Duyuru

Çökme
Henüz duyuru yok.

Bugün Hangi Parfümü/Kokuyu Denediniz / Test Ettiniz

Çökme
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
Yeni Mesajlar

  • Acca Kappa – Giardino Segreto: Açılışını ylang ylang ile yapmakta. Oldukça taze ve sulu bir şekilde pudramsılığı pek hissettirmeden bu açılışın ardına eklenen Türk gülleri ve kişniş ile başlamakta. Orta notalarda çiğ bir gül kokusu ve ambrette’nin hissedildiği çok az paçulinin topraksılığını hissettiğim ylang ylang kullanımını oldukça beğendiğim gül, ylang ylang ve çok hafif hissedilen ve derinlerden gelen topraksı kokusuyla beni cezbetti. Orta notalarının başlangıcı Noir de Noir tarzı bir havaya sahip ancak ylang ylang burada NdN’de kullanılan çikolataya göre çok daha iyi oturmuş. Sonrasında orta notaların ikinci tonu başlamakta ki bu sefer kokuya eklenen beyaz misk, gül ve karanfil yanına aldıkları çok hafif vanilya ile yayılımına devam ediyor. Bana bazen arada ekşi yeşil elma kokusunu da andıran bir hissiyat yarattı. 4 mevsim kullanıma uygun gibi durmakta. Koku notaları ile feminem bir izlenim yaratsa da uniseks kullanıma çok uygun genel beğeniye çok uygun ve oldukça seksi bir koku.

    Acca Kappa – Ode: İlk sıktığım an tenimde karanlık bir kimyon kokusu ve safran ile başlangıç yaptı. Kimyon baharatını sevmesem de bu parfümde oldukça iyi kullanılmış. Çok kısa süren bu kimyon safran birlikteliği bir anda kuru dumansı bir öd ile kendini hissettirmeye başladı. Gerçek öd yerine akor olarak kullanılan öd’ü başarılı buldum. Tam bir öd hissiyatı veremese de isli dumansı bir hissiyat yaratması hoşuma gidiyor. Kimyonu bastıran bu öd kendini hissettirirken arkasından kokuya derinlik veren safranı da çok hafif hissediyorsunuz. Açılışı kısa sürüp hızlıca orta notalara geçmekte kokumuz. Orta notalarda bu dumansı öd’e gül ekleniyor. Bir müddet böyle yayılımına devam ettikten sonra safranın kokuda başrole oturması ile oryantel bir havaya bürünen parfüm tam bir Arap prensi hissiyatı yaratıyor. Bir ara altın lamborghinim nerede diye sormaya yeltensem de kendime gelmem hızlı bir şekilde oldu. Bir öd akorunun öne geçtiği bir safranın öne geçtiği bilek güreşini andıran ama kimsenin kazanmadığı bu yarışta gül ile derinlik kazanan kokumuz bana Armani Prive – Oud Royal’ı anımsattı. Aslında biraz benzemekle birlikte kullanılan malzeme kalitesi ile Armani’yi bu konuda geçmeyi başarmış. Başarılı ancak pek fazla yenilik arz etmeyen bir koku.

    Acca Kappa - Blackpepper & Sandalwood: Öncelikle belirtmeliyim ki parfümümüz The Art and olfaction yarışmasında 2015 yılında bağımsız parfümevi kategorisinde finale kalmış. Ödülün ve yarışmanın büyüklüğünden bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum. Parfümör Luca Maffei tarafından bir araya getirilen parfümümüz genç ve ismini yeni yeni duymaya başlamış birine göre oldukça başarılı. Maffei genellikle bağımsız parfümevlerine parfüm üreten biri olarak ve benim de çok beğendiğim Masque Milano – L’attesa gibi yine başarılı bir işe imza atmış birisi. İlk sıktığım an çok hafif tarçın ve oldukça belirgin karanfil baharatı ile isminden de anlaşılacağı üzere çok iyi kalite sandal ağacı ve karabiber ile başdöndürücü bir açılışa sahip. Hafif yeşil notalar da bu açılışın derinlerine gizlenmiş bir şekilde gelmekte. Alışılagelmiş tatlı sandal ağacı kokusunu burada bulamadım. Oldukça kremsi bir yapıda ancak karanfil öyle güzel ferah bir yapı yaratıp bu tatlılığı önlemiş ki müthiş bir işe dönüşme de burada başlamış. Bu harika açılışa sonradan eklenen gül ve siyah misk ile değişim yaşayan yeşil notaların arttığı misk ile hafif hayvansallaşan–bu marka anladığım kadarıyla Türk güllerini sevmekte ve neredeyse her parfümünde imza gibi gül hissiyatını yaşamaktayım- Orta notalardan itibaren yeşil notalar ve balzamik bir hissiyat ile karşılaşıyorum. Sanki bir çam ormanındasınız da arasında geziyorsunuz hissiyatına sahip etkisi. Bu yeşil karanlık ormanın arasında giderken ağaç reçinelerinin kokuları giderek artıyor ve balzamik hissiyat daha da belirginleşiyor. Dip notalarda balzamik hissiyat kendisini odunsu notalara bırakıyor ve usulca tenden ayrılıyor. Benim çok beğendiğim bir tarzı var kokunun tek düze gitmeyen değişken yapıda ve maskulen bir koku olması ile benden tam not aldı.
    Son Düzenleme Azzura; 02-08-18, 15:09. Tarafından yapıldı.

    Yorum


    • Deneme Günlüğü #13#

      Histoires de Parfums Irreverent: Tarzını çok beğendiğim markalardan birisi ve En Aparte serisi adı altında çıkardığı parfümü. Kalitesinden ödün vermeden işine devam etmiş. Karamelize edilmiş bir limon, lavanta efektli tatlı bir reçine tadında pozitif ama hafif balzamik bir açılışı var. Balzamik yapı orta kısımlara gittikçe belirgin şekilde artıyor ve odunsu balzamik bir kıvama geliyor. Tadı çok hoş. Bu kısımda özellikle bergamotun hafifi yeşilimtrak sarılı rengi ve kokusu ile amber-oud-paçuli odunsu gövdesine küçük dokunuşlar yapan kuru kahve ile lavanta dikkatimi çekti. Sıra dışı bir kokusu yok ama çok barışçıl bir odunsu amberimsi çalışma. Parfümün sonlarına doğru hafif tozlu ve pudramsı bir amber kolonu üzerinde olgun bir tatlımsılık kalıyor. Benzer sonlar çokça mevcut. Ama ₺ bazındaki yüksek fiyatı nedeniyle fiyatının sanki altında kalıyor gibi. Yurt dışı fiyatının 220€ gibi bir şey olduğunu düşünürsek özellikle. Genel beğenisi yüksek, performansı ortalama bir güvenli liman. Bu tarz tatlı reçinemsi odunsu parfümleri sevenler bir şans verebilirler. Reçine çok hafif ve lavantanın etkisiyle olsa gerek aromatik bir tatlılığa bürünmüş. Aklınıza Fille en Aiguilles ya da Norne gibi sağlam reçineli parfümler gelmesin. HdP kalitesinden ödün vermediği için gayet keyifli hissettiriyor koklarken. Ama dediğim gibi çok özel bir parfüm değil. Daha çok güvenli demem gerekir bu parfüm için. 7/10.

      Profumi del Forte Tirrenico: Profumi del Forte ile ilk tanışmam Medea Mete üstat sayesinde Ambra Mediterranea ile olmuştu. Gerek parfüm kalite hissiyatı, gerek gücü, şişesi, kutusu… Parfümde fazlasıyla İtalyan markalarına meraklı olmam ve o kültürün akımlarını beğeniyor olmam vesilesiyle gönlümde kocaman bir yer edinmiş ve zihnimde de aynı büyüklükte merak uyandırmıştı diğer parfümlerine. Sonrasında denemelerin ardı gelmeye başladı tabii ki. Ve bugünkü denememiz Tirrenico ile. Diğer denediğim parfümlerini de daha sonraki yazılarda kısa kısa özet geçmeye çalışacağım. Tirrenico parfüm kalitesi ve sağlam içeriği ile resmen maça 1-0 önde başlıyor. Bolca tuzlu aromatik odunsular, Akdeniz meyvelerinden oluşan bir salata parfüme start veriyor. Deniz efekti biraz yosun ağırlıklı ve açık yeşile çalan bir renkte. Renklerle anlatmayı seviyorum. Parfüm orta notalara ilerledikçe deniz teması daha da sağlamlaşıyor ve ortaya çok ince bir meşe yosunu ve sandal ağacı yumuşaklığında taptaze fesleğen ve ferah bir rezene çıkıyor. Müthiş bir aromatik deniz kokusuna dönüşüyor. Ferahlığı rezene ile sağlamış parfümörü. Bu tarz işlere göre deniz yosunu ve nane ile verilmeye çalışılan ferahlık tarzının tamamen dışında ve çok beğendiğim bir yöntem. Yazlık parfüm çalışması yapacak olsam kafamdaki tadı yine İtalyanlarda bulacağıma eminim. Orta-alt kısımlar bol deniz suyu ve tuzu içeren bir odunsu gövde üzerinde ferah rezene ile taze fesleğenin hâkimiyetinde ilerliyor. Açılıştaki Akdeniz meyve salatası mazide kaldı. Hiç gitmedim ama bir İtalyan sahil kasabasında yürürken buldum kendimi. Performansa gelecek olursak ortalama desek bu tarz yazlıklar için hiç de haksızlık etmiş sayılmayız. Bravo! 9/10.

      Aesop Hwyl: Aesop markası, odunsu parfümleri ile dikkatimi çekmişti. Hwyl de Comme des Garçons Wonderwood kafasında, kuru, buruk bir odunsu. Kuru-tatlı baharatlar ve bolca kekik ile açılıyor. Orta kısımlar odunsu gövdenin temel elemanlarını vermeye başlıyor. Kâbe samanı, servi ve odunsu notalar. Ama servi ve Kâbe samanı başrolde. Bu odunsu gövde iyice yerleşiyor ve buhur burukluğu ile parfüm salt odunsu bir sunum izleten benzer gruptaki arkadaşları arasına katılıyor. Ben çok fazla seviyede Comme des Garçons Hinoki’ye benzettim. Wonderwood’u da andırıyor ama daha reçinemsi gelmesinden ötürü Hinoki’ye yakın. Ben bu tarz parfümleri seviyor olsam Hinoki’yi alır köşeye çekilirdim. Hwyl’in tek artısı orta-alt kısımlardan itibaren bitişe kadar eşlik eden reçinemsi yapısı ve bilhassa başlardaki taze ve kaliteli kokusu. Bunların dışında, parfümün performansı ortalamanın biraz altında kalıyor. Özellikle tende 6-7 saat kadar dayanıyor. Bana göre özel bi tarafı olmayan Hwyl için elimi vicdanıma koyarak puan vermek istiyorum. 6/10.

      Comme des Garçons Concrete: Değişik işlere imza atmayı seven markalardan birisi olan CdG, beton anlamına gelen Concrete isimli yeni parfümüyle yine zihin yakmaya çalışmış belli ki. İçerisinde betondan izler olmayan, ne çimento, ne de kum kokan, tam tersine aromatik tatlı bir odunsu olan bir parfüm tasarlanmış. Gayet unisex ama amacı ne? Sadece güzel kokmak mı? İçerisinde itici gelen bir sentetiklik de barındırıyor. Tatlımsı yapının içerisine gizlenmiş durumda bu her ne ise. Bazı çamaşır deterjanlarını andırır bir temizlik hissi veriyor uzaktan. Sığ bir tasarım ve tamamen güzel kokmak için çıkarılmış. Beni iten bir tatlılık var içerisinde ama ne olduğunu çözemedim. Meyve şekeri ya da bayık meyve şekerli sakız gibi bir tatlılık. En azından bu tatlılık biraz daha yanmış, dibine almış ya da karamelize edilmiş bir tatlılık olarak yer alabilirmiş. Performans standart CdG ayarında. 5/10.

      Couteau de Poche Fumabat: Bu devirde eski kafa maskülen vintage parfüm arayıp da bulamayanlar için dertlere deva bir parfüm! Pehh! İçinde ne yok ki! Meşe yosunu, yemyeşil çam reçinesi, çok sağlam bir deri, duman, Kâbe samanı, taze karanfil yaprakları, kasnı otu (galbanum), buhur (olibanum)… Görüyorsunuz! Anlatmaya gerek yok! Sdafsdafsdaf… Yeşil eksenli, yüksek kaliteli materyaller ile harmanlanmış, yeşil çay, bolca karanfil ve aromatik reçinelerle başlayan bir parfüm. Sonrası bildiğimiz, daha doğrusu aşina olduğumuz eski tarz maskülen odunsu gövde. Karanfil ve çam reçineleri iç açıcı. Kokladıkça koklayasım geliyor. Şu günde neden ağır abi masküleni kokmak isteyeyim ki diyebilirsiniz ama gerçekten koklaması bana aşırı keyif verdi. Kullanımı hem ortam olarak, hem de kişilik tarzı olarak oldukça sınırlı. Orta kısımdaki meşe yosununa süper bir deri ve yanık, isli Kâbe samanı (vetiver) eşlik ediyor. Çok boğucu değil. Yani en azından Athunis gibi yanmış ve sönmüş bir Kâbe samanı (vetiver) değil. Buna yanmakta olan hatta tütsüvari dumancıklar veren diyelim. Çok fazla beğendim. Ama bu kısmı sadece. Geneli itibariyle kalitesi dışında başta da söylediğim gibi eski tarz bir maskülen ve günümüz için nostaljiden öte yeri yok bence. Keşke elimde olsa da isteyen herkese dekantını yollayabilsem diyerek; kullanım olarak kendime ve yaşadığım yüz yıla uzak gördüğüm, tüm bunların tersine müthiş bir zevki de olan, geceleyin bir dağ evinde şömine başında bileğime iki pıst yapıp meşe yosunu keyfi yapacağım bir çalışma. Dağ evini nerde bulduk tabi? Bir de o var. Ben de köyde ateş yakar ve başına geçerim. Unutmadan! Performansı da çok güzel oldu bende. Özellikle kalıcılığı ve saatler ilerledikçe ortaya çıkan katmanlı yapısı büyük artı. Ama doların alıp başını gittiği şu devirde 50ml’lik şişesine 160$ vermek biraz cebinize kalmış. Bölüştürme yöntemiyle 3-5 ml kadar arşivleyip saklamak, arada koklamak için ideal. Zengin bir odunsu. 9/10.

      Zoologist Moth: Zoologist markası binbir içerik ile tasarım yapmaya alışmışken, Moth isminde yeni zengin içerikli parfümünü de piyasa salmış bulunmakta. Moth yani güve… Beklentim ise bol kuru baharatlı, hatta kuru çiçeksi (ölmez otu nam-ı diğer immortel, kekik çiçeği gibi kuru ot kökenli çiçekler), amberik bir odunsu. Yani adından mütevellit, biraz kütüphane rafı gibi koksun istedim. Hey yavrum! Ne aradın ve ne bulasın? Yıktın beni Moth! Çok parlak yeşil sarı bir açılış ve hemen ardından gelen yeni verniklenmiş, taze keresteden yapılmış bir odun tadı. Bekliyorum… Orta kısımlar geldi sanırım. Başlangıcı uzun sürüyor çünkü. Yarım saat sonra gibi ortaya daha reçineli, hayvansal bir tatlılık içeren, bolca kedi otu (heliotrope) ve bazı çiçeksiler algıladığım bir faz var karşımda. Başlangıçtaki vernikvari reçine tadı yerini tatlış şeylere bıraktı gibi. Şimdi biraz daha buruk ve tatlılığın ardında kuru karanfil, kimyon, agar ve safran seçiliyor. Kalitesi üst düzey ve Zoologist markasına yakışan bir seviyede bence. Hafif bir dumansılık var ama içerik çorba oldu burnumda. Neyin ne kadar koktuğu sadece uzaktan gelen esintileriyle seçilebiliyor. Bir sıralama yapmam pek mümkün olmadı ama en çok algılayabildiğim ve tanıdığım notaları yazmaya çalıştım. Algılayamadığım veya net olmayan daha tonlarca nota bileşimi içeriyor. Sevindirici şey ise, parfümün sonlara yaklaştıkça çok değil ama zorlamayla güvelenmiş tahta kokusu salmaya başlamış olması. Ben çok şartlandım bu işe! Kesinlikle eskimsi bir havası var. Parfüm için genel olarak ballı/tatlı çiçeksi kuru odunsu diyelim. Çiçeksi odunsu demek çok sığ olur. Derin bir parfüm çünkü. Ama kokusu kesinlikle konsept. “Eski kokuyor bu” şeklinde bir geri dönüş almanız muhtemel. Beni ters köşe etti, beklentim daha farklıydı ama yine de adil olmak adına ve performansı ile de ele alınca (ki performansı durumu kurtarıyor bir nebze) puanım 7/10. Sevgili forumdaşımız cornelius Can hocanın katkıları ve benimle paylaşması sayesinde birçok (Tirrenico, Fumabat, Concrete, Hwyl, Hyrax, Eau My Soul, Sahazam! Ve niceleri) parfüm gibi bunu da denemiş oldum. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

      Zoologist Hyrax: Bu parfümü sıkıp insan içine çıkacak bir delikanlı aranıyor! Foruma ilanen duyurulur! Kirli parfüm sevenleri zorlu bir sınav bekliyor. Kendimi vahşi hayvanların arasında, yaban faresi, misk kedisi ve kunduz yerken buldum resmen. Üstüne de viskimi yudumladım. Şimdi midemden bolca ağzıma geliyor kokusu. Üzerine biraz safran çiğneyeyim dedim. Bir tutam da sümbül ve gülü pembe biberle karıştırıp gargara yaptım. Ağzım burnum bu kokuyla doldu a dostlar! Müthiş ötesi bir hayvansallık içeriyor. Benim diyen bunu kullanıp insan içine çıksın. Karantinaya alınmazsa bu işi bırakıyorum (abartılı komiklikler, şakalar…). Pekji Cuir6’nın epey bir seyreltilmiş haline bir damla Holyshit damlatın ve geriye çekilerek gül-sümbül-safran yağı ekleyin. Sonrasında viski ile karıştırıp yüzünüze gözünüze sürebilirsiniz. Sınırları çoktan aşmış, parfümden çok neye olsa benzeyen, çılgınlık peşinde olanlar için koklaması inanılmaz keyif veren, bambaşka bir mecra ve macera. Sevgili Omer Ömer İpekçi’nin köşeli bile değil direkt dikenli tasarımları olan Cuir6 ve Holyshit’inden sonra beni en çok zorlayan ve sınırlarımı genişleten üçüncü parfüm Hyrax oldu. İçinizdeki hayvansal dürtüleri coşturabilir, etrafı parçalayasınız gelebilir dikkat edin! Beğeni olarak 10/10. El vicdanda puanı ise 3/10.

      Dip not: Puanlarım tamamen kendi kişisel beğenimi yansıtır ve belirli bir akımın etkisinde hiçbir zaman olmadım. Bunun yanında tabii ki beğendiğim akımlar var ve zaten beni tanıyanlar az çok nasıl kokulardan hoşlandığımı bilirler. Favorim bir tarzım olmamasından ötürü, burnuma güzel gelen tüm kokuları, kendi tarzı içinde ona göre yorumlar puanlarım, yorumlarım ve puanlarım beni bağlar. Her şeyden önce de ben bir parfüm severim ve gayet de amatörüm. Hiçbir profesyonel eğitimim yok. Ha olsa da fena olmazdı

      Deneme Günlüğü #14#te görüşmek üzere. Saygılar...
      Son Düzenleme cantona8; 02-08-18, 15:16. Tarafından yapıldı.

      Yorum


      • matrai
        matrai Yorumladı
        Yorumu düzenleme
        Fumabat sanki bana göz kırpıyor gibi

    • Acca Kappa - Muschio Bianco / White Moss: Açılış notalarının baştan sona parfüm deneyiminizi etkilediği bir parfüm karşınızda: taze, temiz ve parlak. İlk sıktığım an çok hafif ardıç ve bu ardıç meyvesine eklenen limon ve bergamotu hissediyorum. Citrus tarzı kokular akor olarak kullanılmış ama burada ardıç ile birleşerek biraz çiçeksi hissiyata sahip olmuş. Orta notalarda eklenen çok hafif odunsu notalar pek hissedilmese de kokunun çiçeksi ferah temiz hissiyatını biraz törpülüyor. Dip notalarda orta notalara göre daha fazla aldehitlerin hissedildiği, ferah, canlı, neşeli ve insana keyif veren bir kullanıma sahip bir parfüm olmuş. Ayrıca dip notalarda eklenen beyaz misk ve odunsu notalar ile drydown da oldukça keyifli. Biraz bana MFK – Aqua Universalis’i andırdı. Ancak performansı o kadar iyi değil. Kalıcılık ise tenimde 6+ oldu.

      Acca Kappa - 1868 Eau De Parfum: İlk sıktığım an süsen çiçeği ve menekşe yapraklarına eklenen yeşil notalar beni karşıladı. Sardunyanın canlı yapısı açılışa kısa sürede bu açılışa eklendi. Parfümde deri notasını gördüm ama açıkçası deriye yönelik herhangi bir şey koklayamadım. İlerleyen saatlerde çok hafif kakule, amber(kehribar) ve hafif de tütsü notası aldım. Ancak en ayırtedilebilir dediğim notalar kesinlikle pudramsı olmayan daha çok meyveleri andıran süsen çiçeği, sardunya ve çok hafif odunsu notalar. Odunsu-Çiçeksi bir parfüm sınıfında diyebilirim. Çiçeksi yönünü beğendim.
      Son Düzenleme Azzura; 03-08-18, 10:26. Tarafından yapıldı.

      Yorum


      • Createur Mare - Eau du Levant.. Turunçgil bombası şeklinde açılıyor, belki de içerdiği misket limonundan dolayı hafif ekşi halin ön planda olması algımı baskılıyor mu bilmiyorum ama pek de sentetik hissettirmiyor. Mutlu bir başlangıç. Yaklaşık yarım saat sonra o bomba hal geri çekilirken sanki denize yakın bir turunçgil bahçesinde dolaşıyormuş hissiyatı veriyor. Hafiften toprak, biraz mevsim çiçekleri ve parlaklığı nispeten azalmış turuncu renkler.. Tam da fena gitmiyor, efil efil geliyor derken bir şeyler oluyor. Koku yok. Burnumu dayayayım? Faz değişimi? Iso-E? Farkeder mi? O keyifli hissiyat kayboluyor. Bir daha da geri gelmiyor. Parfümü kendisi için kullanan biri olarak kokusunu alamadığım hiçbir parfümden hoşlanmıyorum. Keyif buraya kadar.

        Beğeni: 7.5/10
        Kalıcılık: 6/10
        Son Düzenleme cornelius; 05-08-18, 04:03. Tarafından yapıldı.

        Yorum


        • Mancera - Black Prestigium; iki hafta önce evdeyken artık deneyeyim diyip kenara attığım bir parfümdü. Açılışını beğenmemiştim. Sonrasında t-shirtüme sıktığım için t-shirtü kaldırıp dolaba atmıştım. Bugün harika hal almış olan kokuyla karşılaşınca şans vereyim dedim.

          Açılışı çok aşırı sentetik bir öd ile açılıyor. MFK - Silk mood benzeri plastiğimsi öd(deri akorundan da olabilir) kokusuna eklenen gül kokuyu yumuşatıyor. Yarım saat böyle gittikten sonra süsen kökü gül menekşe ve amberin güçlendiği notalarda tatlılaşması üzere harika bir koku haline geliyor. Kalıcılığı 1 ay+ farkedilirlik de 1 ay+ ve tüm odayı dolduruyor. Atom bombası. (abartmıyorum). Koku güzelliği ilk yarım saat sonrasında çok güzel. Gül ve süsen kökü kullanımının çiçeksi notalar ile desteklenmesi hoşuma gitti. Yanında az biraz amber de var. Denemenizi öneririm. Ladeesse fiyatı 1200 TL ama n11'de 600 TL'ye bulunabilir. Fiyatını hak ediyor kesinlikle.

          Yorum


          • Kilian - Straight to Heaven Extreme: Açılışını oldukça beğendim. O kadar. Geri kalan her şey Straight to Heaven ile birebir. Güzel açılışı için o kadar parayı Kilian'a vermem. Sth tercihim.

            Ormonde - Man: Ferah yeşil bir açılışı var çok beğendim ve uzun sürmesini istedim. Oldukça canlı ve tazeleyici açılışın ardından orta notalardan itibaren odunsu-baharat'lı bir aromatik haline gelmesi ve o yeşil halini yitirmesi ile sıradanlaşıyor. Ben aynı serinin woman versiyonunu daha güçlü ve daha başarılı buldum.

            Yorum


            • cantona8
              cantona8 Yorumladı
              Yorumu düzenleme
              Katiliyorum.

          • Deneme Günlüğü #14#

            4160 Tuesdays Eau My Soul: Bu marka ilk olarak “Nishane Fan Your Flames’in uyumsuzluklarının törpülenmiş bir hali var mı acaba?” sorusu beraberinde araştırma yaparken rastladığım ve ilk olarak PinotNoir Kemal hocamda denediğim Maxed Out isimli parfümü ile dikkatimi çekmişti. Üst düzey malzeme kalitesi ile tam bir indie parfüm görüntüsü veren bu parfümü sonrası diğer parfümlerine de merak saldım. Sonrasında ise ilk denediğim Eau My Soul oldu. Çok büyük beklentim olduğunu saklayamam. İçerik olarak dopdolu, zihnimde boozy balzamik bir odunsu olarak tasarladığım bir parfümdü. Keza tütün, lavanta, bal, konyak, sandal ağacı, mür, tonka fasülyesi, deri, Kâbe samanı, tütsü, vanilya, amber, paçuli, gül, meşe yosunu, benzoin, tütsü, vanilya, sümbülteber… Daha sayayım mı bilemedim? Tam bir nota cümbüşü var. Bu kadar dolu bir içeriğe sahip parfümün çok kaliteli bir kokuya sahip olması dışında net bir karaktere sahip olmaması üzücü olmuş. Genel olarak oryantal bir havada seyrediyor. Boozy havası var ve yumuşak bir tatlılığa sahip. Vanilya, benzoin, lavanta gibi tatlılar ve sandal ağacı, amber, bal gibi yumuşak hayvansı-odunsu notalara başı çeken lezzetli bir konyak eklenince sonuç sanırım kaçınılmaz. Ben çok daha özel bir parfüm bekliyordum ama benim adıma hayal kırıklığı oldu. Benzeri çalışmalara rastlamak mümkündür. Açılışında yoğun bir çiçeksi-boozy hava vardı. Çiçeksilik anında kayboluyor ve boozy-odunsu oluyor. Daha sonra baharat tadında bir nota demeti ekleniyor ama baharatlı algıyı oluşturan notalar birden çok notanın uyumlu bileşimi olsa gerek. Hafif reçinemsi bir tadın hissedilmeye başlamasının ardından, odunsu gövde bal ile tatlanıyor ve mür tadında bir yeni doku ortaya çıkıyor. Uzun süreli kullanımda kesinlikle beni bayacağına eminim. Ayrıca biraz nostaljik çağrışımları da var. Çok fazla kompleks benim burnuma göre. Onlarca notanın bulamaç haline getirilmesi gibi bir durum var. Net algılanabilen nota sayısı düşük olsa da bu tarzı sevenler bayılacaktır bu parfüme. Bende net bir etki veya algı yaratmadığı için bir Maxed Out değil diyerek, idare eder bulduğumu söyleyeyim. Performansı ortalama diyebilirim. Kalıcılığı iyi ama yayılımı düşük kaldı bende. Elbisede nasıl durur bilemedim. Ortalama beğeni, kaliteli ve zengin içerik ile 7/10.

            4160 Tuesdays Shazam!: En merak ettiğim bir diğer 4160 Tuesdays parfümü idi. Shazam! İle ilgili de beklentim yüksekti. Yanmış bir portakal kabuğu ile tozlu kakule-silhat (paçuli) açılışı yapıyor. Burada da nostaljik bir durum söz konusu. Enteresan bir şekilde çok hevesle denediğim iki 4160 Tuesdays de nostaljik izler barındırıyor. Birisi açılışında diğeri ise sonunda. Parfüm orta notalara doğru kuru ve net bir odunsu şeklinde evrilirken sedir ve tozlu bir kehribar (amber) (kakuleli amber gibi bir şey) ortaya çıkıyor. Eau My Soul gibi karmaşık ve yumuşak tatlılıkta değil. Hatta bu tarzdan bakacak olursak birbirlerinin tersi yöndeler. Tatlış baharatlar ve küçük aromatik dokunuşlar parfüme güzel bir boyut kazandırmış. Başlangıçtaki silhat (paçuli)-kakule etkisi, kehribar (amber) üzerinde çok kararında bir hegemonya kurmuş. Dokunuşlar gayet zarif ve yerinde. Orta-alt kısımlar kehribarın daha baskın hissedilmesi ile parfümü bana göre balzamik odunsu hale getiriyor. Kuru bir balzamik yapıdan söz edebilirim. Uzaktan yayılımı çok güzel bu parfümün. Yakın koklayınca biraz daha kaba gelebiliyor. Ben notaları algılayabilmek için bileğim burnumda geziyorum o ayrı tabi. Ama bileğimden serbest halde burnuma aralarda vuran güzelliği başarılı buldum. Olgun bir çalışma. Performansı Eau My Soul’a nazaran bir tık daha iyi ama yine de ortalama dersek daha iyi olur. İçerik kaliteli ama bazı boşluklar da yok değil. Tam manasıyla dolu dolu bir parfüm diyemiyorum. Ama güzel. Son kısımda ortaya çıkan kakaolu kuru paçuli ise geçer not alıyor. 8/10.

            Imaginary Authors O, Unknown!: Cape Heartache ve Memoirs of A Trespasser ile gönüllere taht kuran ABD merkezli indieparfüm markası. Yanılmıyorsam Saint Julep ve Whispered Myths ile birlikte 2017 yılında çıkardığı son tasarımlarından biri de O, Unknown! Hadi bakalım. Bir bilinmeze doğru mu yola çıktık nedir göreceğiz. Parfümümüz çok da sıra dışı bir yoldan hareket etmiyor. Açılışı gayet bilindik çay ve iris notalarıyla gerçekleşiyor. İçeriğinde orris adında bir notanın başlıca hissedilen olarak belirtilmesi dikkatimi çekti. Bu konu hakkında bilgilendirilmeye ihtiyacım var. Çünkü orris denen notanın ne olduğunu, nasıl koktuğunu bilmiyorum. Fakat bildiğim şey şu ki; parfümün başlangıcı yoğun iris-çay aromasında. Meşe yosunu algılayamadım içerikte belirtilmesine rağmen. Asıl ilgimi çeken notalardan birisiydi hâlbuki. Parfümün isminden yola çıkarak yine beklenti oluştu bende ama daha ilk kullanımdan itibaren yanlış yolda olduğumu anlayıp geri döndüm. Evet, şimdi parfüme daha objektif bakabilirim. Bilinen iris kokusu çok baskın gelmeye devam ediyor. Orta kısımlar geldikçe bulanık bir köksü, rutubetli hava geliyor. Çok az da olsa hissediliyor. Sanırım parfümü standardın dışına çıkarmak istemişler. Baktığımda tolu balsamı görüyorum verilen içerikte. Tolu balsamını da, bu notanın hâkimiyetinde geçen birkaç parfümden biliyorum ama burada sanırım bu bulanıklığı yaratan nota ta kendisi. Tatlı notalarla birleştirilmemiş kullanıldığı çoğu parfümdeki gibi. Aromatik-pudramsı odunsu. Tamam. Bence bu. Ama hiç de unknown değil hani. Parfüm, isminin altında kalmış, ezilmiş sanki. Bu orris de kafamı karıştırdı. Bilenlerin yardımına muhtacım. Parfümde tuhaf bir çiğ hamur tadı var çünkü. Bana çok uyumlu bir harman gibi gelmedi açıkçası. Çok çok daha güzel işlere imza atmış bir indie markadan, daha üst seviye işler beklemek hakkımız. Performansa hiç girmiyorum. Yerlerde. 4/10.

            Nasomatto Nudiflorum: Sağlam işlere imzalar atan Nasomatto (esasen Alessandro Gaultieri) son çıkardığı parfümünde de doğal olarak beklenti yaratmış durumda. Daha önce çıkardığı hiçbir parfümüne benzemeyen bir yapıda, hatta içerik saklandığı için yorumları karıştırırken yabancı forumlardaki bir kullanıcının şu yorumu çok dikkatimi çekmişti; “Eğer çiçeksi yönden Narcotic Venus gibi bir şey bekliyorsanız yanılırsınız”. Benim ilgimi başlatan nokta tam da burasıydı. Parfümün başlangıcı tatlımsı bir çiçeksilik çağrışımları ile hafif ekşi ve yeşile çalan bir yapıda. Bir parfüme aşırı benzetiyorum ama çıkaramadım. Koku, ilerledikçe mayhoş bir hal almaya devam ediyor ve içeride bir yerlerde tatlımsı beyaz çiçeklerin biraz da indolik bir etkiye sahip koyu tadını vermeye başlıyor. Yasemin gibi parlak tatlımsı bir beyaz var sanki. Değişik bir gül demeti ile karşı karşıyayım ama bunları bir arada tutan bir şey var ki, o da bana meşe yosunu gibi geliyor. Tıpkı Le Sillage Blanc ve Christopher Street’teki kullanımına benziyor. Saldırgan bir çiçek parfümü çıkmış ortaya. Çok fazla benzeri yok ama hep bir şeyleri çağrıştırıyor bana. Ya aromatik bir çiçek ya da direkt aromanın kendisi olan bir meyve kullanılmış fikrimce. Alttan beyaz misk ile desteklenmiş gibiler. Güçlü bir koku ve kalıcılık, yayılım ortalamanın hayli üstünde. Hem temiz, hem kirli/hayvansal, hem çiçeksi, hem yeşilimsi, hem beyaz, hem mora çalan güzel bir parfüm çıkmış ortaya aslında. İçerdiği tatlar ile kesinlikle ilkbahar parfümü. Kirlilik yönünden Melkmeisje tarzında değil. Yeşil taraftan Fathom V tarzında da değil. İçerisinde cılız bir odunsu kısım da var ve ben bunu meşeyosunu?na bağladım. Gaultieri’nin bu notayı kullandığını da pek sanmıyorum açıkçası. Bana öyle geliyordur muhtemelen. Performansı ve aurası yüksek Nudiflorum için kesinlikle deneyin ve denemeden almayın diyerek beğendiğim tarzda olmaması ve beni kararsız bıraktığı için 6/10.
            Edit: içerikte domates yaprağını da andıran bir yeşillik var. Belki de bu kısım bana pek yabancı gelmediğinden başka parfümlerle ilişki kurmaya çalıştım.

            Bogue Noun: Bogue markasının bence en güzel parfümü. Yanılmıyorsam limitli sayıda üretilmişti ve stok olarak da tükendi. Noun çok farklı bir parfüm değil ama yine Bogue’nin tarzını bilenler için dolu ve koyu bir parfüm diyebilirim. Parfüm baştan sona çok keyifli gidiyor. Malzeme kalitesinden bahsetmeye gerek yok zaten. Çok ferah bir turunç açılışı var. Bu turunçların içerisine yedirilmiş yeşil yapraklar ve bolca nane, lavanta ve tatlımsı çiçekler ekleniyor. Orta kısımlara geçerken daha yeşil bir yapıya büründüğünü gözlemledim. Nane ferahlığı her daim hissediliyor. Bu kısımda çok olgun bir gül ekleniyor ve giderek belirginleşiyor. Gülün sahneye girişi bir tutam tütsü ile oluyor sanki. Bu kısım her ne kadar gül olsa da başlangıcına göre biraz daha erkeksi geldi bana. Ferahlık sağlayan nane giderek tatlılaşmakta ve yerini hafiften sardunyaya bırakmakta gibi. Hatta açılışında şey yaprağı gibi bir nota hissettim sanki ama sonra hızlıca kayboldu ve demlenmiş bir şekilde orta kısımlarda yeniden çıkıverdi. Parfümü tarif etmek gerçekten çok. Tatlılık da var, yeşilimsilik de var, çiçeksilik de var, oryantal akorlar da hissediliyor, tam baharatlı derken yok yok odunsu da dedirtebiliyor. Birçok notanın bu kadar geliş gidişli ve birbirini ezmeden sahne aldığı bir çalışmaya epeydir denk gelmemiştim. Tütsü ve baharatımsı tatlar gül ile birleşince parfüm oryantal odunsu gibi geliyor. Ama bir tarafı da temiz çiçekler ve yeşil ferah yapraklarla bezenmiş bir yarı fujer yarı aromatik odunsu gibi. Parfüm çift karakterli desem çok da yalan olmaz. Aykırı bir çalışma değil kesinlikle. Çok performanslı ve bence Bogue’nin diğer çalışmalarını göz önüne alırsak gayet kullanılabilir de. Bu arada kapanışı da tatlı odunsular yapıyor ama içlerinde yeşil ince bir iz de barındırıyorlar. Limitli üretim olması çok can sıkıcı olmuş. Sampleını alacağımıza kör alış yapıp kendisini alsaymışız dedik ( cornelius ). Hayırlısı diyerekten 9/10.

            Areej Le Dore Indolis: Evet. Sonunda buluştuk. Bilhassa yabancı parfüm forumlarında adından sıkça söz ettiren, hatta bazılarında abartılı şekilde bahsedilen, haliyle bizde de fazlaca merak uyandıran bir marka idi Areej Le Dore. Bu tarz markaların son zamanlarda çıkardıkları parfümleri inceleme ve deneme hevesine düştük. Russian Adam isminde bir çılgının, hayli iddialı içeriklerle sıkı parfümler çıkardığı yönündeki duyumlar doğru mu acaba a dostlar derken kendimi bir anda Indolis denerken buldum. Yabani! Çok fazla yabani bir ot bileşimi ile açılıyor ve tahammülümü sınadı. Buna yabani otlar demek belki doğu olmayacak. Ama şu kesin! İçeriğindeki gardenya ve iki farklı yasemin kökleri dâhil aromaya katılmış. Sakinleşmesini beklemek zorundaydım ve bekledim. Yaklaşık yarım saat kadar bu etki devam etti. Nihayet tatlış beyaz çiçekler mis bir hava estirmeye başladı. Yasemini çok seviyorum ve bu benim için zayıf bir nokta. O konuda biraz savunmasızım. Mis gibi yasemini ciğerlerime doldurmaya çalışırken bir bir dökülmeye başladı Indolis. Ama neyi dökülmeye? Notalarını… Şimdi biraz daha tropik bir tat alır gibiyim. Ve efsane geldi. Evet, o! Meşe yosunu. Ne kadar da doğal geliyor. Parfümün başlangıcı ile orta kısmı sanki aynı parfüme ait değil. Indolis oldukça yabani otlarla başlayıp tertemiz ve tatlımsı-aromatik-beyaz çiçeksi bir odunsuya kaymaya başladı. Üst düzey kalitede kokuyor parfümün kalbi. Yumuşaçık bir tarafı da var sarmalayıp kucaklayan. Beyazın temizliğini ve sarı-yeşilin kirliliğini çok güzel harmanlamışlar. Tam manasıyla indolik bir etki yaratmış bu durum. İlk kez indolik etki yaratılmaya çalışılırken içerisinde sümbülteber kullanılmayan bir çalışmaya denk geldim sonunda. Benim için tek nagatif ve moral bozucu tarafı fazla feminen olması. Zaten bu kadar beyaz çiçeğin ve tatlı dokunuşların olduğu yerde feminenlikten bahsetmemek imkânsız hal alıyor. Meşe yosunu parfüme müthiş bir duruş ve karizma katmış. Sıradan gibi gelen nota bileşimini adam etmiş. Bunda belki lavantanın da etkisi vardır (karakterli ve dozunda bir tatlılık). Ben çok seçemedim tenimde onu. Kesinlikle zarafet ve olgunluk isteyen bir parfüm. Kapanışı bende aynı tatlışlıkta beyaz-yeşil bir gövde üzerinde yumuşak ve kremsi bir yapıda oldu. Günlük kullanıma uygun değil. Yukarıda bahsettiğim bana negatif gelen teması dışında en büyük eleştirim ise fiyatına. Evet, her şey yerli yerinde. Kalite şeysi falan pehh… Bunları konuşup parfüm karşısında küçülecek değilim tabii ki. Ama o fiyat nedir öyle. Resmen kol böreği! Benim klasmanımın çok çok üzerinde durduğu için koklamaktan öteye gitmeyeceğime eminim bu parfümü ve diğerlerini. Ben her ne olursa olsun bu kadar yüksek fiyatı hiçbir parfümün hak etmediğini düşünüyorum. Bana cep düşmanı gibi geliyorlar. Ki zaten herkese (herkesten ne anlıyorsanız o işte ) hitap eden bir koku da değil. Ama güzel iş çıkarmış “Rus Adam”! Emeğe saygı, fiyata tepki ve 9/10. Şimdi merakla diğer parfümlerini deneme zamanı.

            Aesop Marrakech Intense: Yıllar önce ilk denediğim Aesop idi. Bir nostalji yapayım dedim elimdeki dekant ile. Marrakech Intense oryantal bir parfüm ve daha çok gül ağırlıklı bir çiçeksiliğe sahip. Açılış notaları olan bergamot, karanfil sapı ve kakuleyi net şekilde hissedebiliyorsunuz. Sonrasında durulmak yok ve belirgin bir şekilde baharatlılıktan çiçeksiliğe terfi ediyor. Terfi dedim, çünkü bu kısmı daha başarılı buluyorum. Ama tam da adındaki Marakeş gibi kadife bir gül yerleşiveriyor ortaya ve diğerleri gülün etrafında ortam aydınlatması görevi görüyor. Bu andan itibaren parfüm oryantalliğinin üzerinde bir de çiçeksi hale geliyor ve bu ikisinin bileşimi ortaya arabik bir hava çıkarıyor. Tıpkı agar (öd-oud)-gül bileşimi gibi bir hava veriyor aynı zamanda. Gül kullanımı Tom Ford Noir de Noir’dekine benziyor. İçerisinde öd barındırmadığı görülüyor ama bence barındırıyor hissi çok güçlü. Tabi bu havayı verebilecek bir nota bileşimi göze çarpmıyor ama kakule biraz rutubetli hissediliyor ve kuru karanfil ile birleşince ortaya topraksı ödümsü bir tat çıkarmış olabilirler. Beyaz çiçekleri algılayamadım. Beyaz çiçekler ve sandal ağacı daha çok yumuşak bir katman yaratmış ve kokunun göğsündeki yumuşaklığın sağlayıcısı sanki onlar gibi. Parfüm sonlara doğru iyiden iyiye bana NdN yi anımsatmaya başlasa da ikisi aynı parfüm değiller. Bu benzerliği az önce de bahsettiğim gibi gül notasından yakaladım. Klasik denebilecek tarzıyla hafif modernizasyon geçirmiş bir arabik hissiyat veren, ortalama performanslı bir gül-kakule-karanfil bileşimi. En sevdiğim yönü örnek karanfil kullanımı bu parfümün. Ölçüsü tutturulamazsa koku çığırından çıkabiliyor çünkü. Beğenilesi bir arabik. 7/10.

            Deneme Günlüğü #15#te görüşmek üzere. Saygılar...

            Yorum


            • Yves Saint Laurent - Kouros (Vintage): Güncel versiyonundan kat be kat iyi diyerek konuya giriş yapayım. Öncelikle ben civetten daha öte hayvansal bir misk, çiçeksi notalar, meşeyosunu ve aldehitler ile harika bir parfüm buldum karşımda. Tam bir maskulen. Çok sevdim. Bu kadar tatsız notalara eklenen çok kaliteli bir bal akoru ile hem derinlik verilmiş hem de kokumuz hafif tatlılaşmış. Benim denediğim örnekte özellikle karanfil çiçeği ve misk oldukça belirgin ve bu notalara eklenen beyaz çiçekler ve deri ile yayılımı yüksek şekilde hissediliyor. Civet'in kokunun ana notası yerine genel olarak hayvansallığı artırmak için kullanıldığını hissettim. Oldukça kaliteli bir sentetik civet kokusu. Herkesin bulabilirse kesinlikle vintage kouros'u denemesini öneririm. 9/10
              Son Düzenleme Azzura; 09-08-18, 19:46. Tarafından yapıldı.

              Yorum


              • Vertus - Narcos'is.. Açılışı çok uzun zaman önce kokladığım Paco Rabanne - Black XS bayan versiyonlarından birine çok benzettim. Tatlı ve hafif tozlu denebilecek meyveler ve acılıktan uzak kahve ile açılıyor. Feminene daha yakın bir çizgi hissettiriyor. Sonrası dev bir tatlı meyve salatasından oluşuyor kokunun. Mango ve şeftali kendini fazlaca hissettiriyor. Bol pudralı, tatlı, tatlı ve daha da tatlı. Sonlara doğru hafiften koyu bir amberin ön plana çıkmasıyla da yavaş yavaş tenden ayrılıyor. Son bölüm en hoşuma giden bölümüydü. Genel olarak sentetik hissiyatlı ve genel beğeniye yakın bir çizgisi var. Bana oldukça uzak. Kalıcılık ve yayılım iyi.

                Beğeni: 5.5/10
                Kalıcılık: 8.5/10

                Yorum


                • Deneme Günlüğü #15#

                  Amouage Opus VI:Niş parfüm dünyasının en tanınan markalarından olan Umman merkezli bu markanın, pek tercih edilmeyen, göreceli olarak popüler diğer tasarımlarına nazaran daha az konuşulan Laboratuar Serisi Opus VI isimli parfümünü denedim. Parfüm tam bir oryantal baharatlı sınıfında ve balzamik-tatlı kuru baharatlı bir amber yorumu. Ben ileri seviyede Comme des Garçons 8 88’e benzettim. 8 88’in daha üst kalite hali gibi. Metalik hissiyat aynı. Balzamik baharatlı amber teması aynı. Seçebildiğim fark, 8 88’in daha safranlı olması. Lüks hissiyatına diyecek yok ama biraz parlak ve metalik bir amber olarak tarif etmek doğru olur. Bu kısımları kendime yakın bulmadım. Performansı bende ortalama üstü oldu. Özellikle kalıcılığı çok yüksek. Ayrıca 8 88’e kıyasla Opus VI bir tık daha az feminen. Son kısımları da yine balzamik yapıda yumuşak bir amber bırakıyor. 6/10.

                  Les Nez Turtle Vetiver Back: Annick Goutal markasının en sevdiğimiz parfümlerinde imzası bulunan Isabelle Doyen ellerinden çıkmış bir vetiver (Kâbe samanı) yorumu. Çiçeksi odunsu misk olarak sınıflandırılmış bir parfüm. Yoğun ve bana çok sentetik gelen bir misk ile açılıyor ve yaklaşık 5dk sonra vetiver gövdesi hemen ortaya çıkıyor. Bundan sonrası ise loş bir çiçeksi vetiver parfümü. Aromatik bir tarafı da var ama çiçeksilik çok doygun ve kuru. Bana daha çok aromatik odunsu gibi geldi. Kuru menekşe ve mimoza kokuya güzel bir hava katmış. Bir an burnum ölmez otu aradı. Acaba nasıl dururdu? Olgun ve köksü-hafif yağlı olan vetiver kullanımı parfümün en güzel yeri. Performansı ortalama kalıyor. Düz vetiver çizgisinden küçük yorumlarla sıyrılan parfümler her zaman tercih sebebim oluyor. Yoksa amber notasında olduğu gibi, sıradan ve düz kullanımlar tüm amber parfümlerini birbirine benzetiyor. Bu yönden Turtle Vetiver Back olumlu bir çalışma. En azından bana göre farklı. Yine bana göre tek olumsuzluğu (açılışının haricinde) orta kısımlardan itibaren diğerleri gibi kokmaya başlaması. O başlardaki kuru aromatik hava eriyor. Parfümün son kısmı ise kuru ve köksü bir vetiver. 7/10.

                  ArteOlfatto Brise Marine:Kendi çapımda araştırmalar yaparken rastladığım bir markaydı ArteOlfatto. Bir heves ve merakla, yazlık parfüm araştırması yaparken Brise Marine (deniz esintisi demekmiş) ile karşılaştım. Öncelikle parfümümüz adında da geçtiği gibi deniz temalı bir kokuya sahip. Benzer yapıda çokça parfüm denedim. Haliyle beni ilk etkileyen Sel Marine gibi doğala çok yakın bulduğum tuzlu-akuatik parfüm olunca, beklentim de en fazla Sel Marin seviyesindeydi. İlk sıkıldığı andan itibaren bir deniz etkisinin olduğu gerçek. Ama bana çok özel gelmedi ve hatta biraz da yapaylık hissettirdi. Öyle canlı-canlı, doğal bir başlangıç olmadı. Tende ve kağıtta ayrı ayrı denediğim için fazları yakalamaya çalışıyorum. Tende daha canlı ilerlediğini söyleyebilirim. Açılışın ardından hafif tuzlu çiçeksiler ekleniyor kokuya. Aromatik akuatik olarak sınıflandırılmış. Bence de bu sınıfa uygun bir parfüm. Çok fazla mavi değil. Yer yer Aqua Sextius’u da andırıyor. Benzer sucullar taşıyor gibiler. Orta kısımlardan itibaren parfümü ayakta tutmak doğal olarak içerisindeki miske düşüyor. O da görevini güzelce yerine getirip, çok özel bir tarafını yakalayamadığım Brise Marine’in tenden ayrılırken hafif çiçeksi-odunsu bir misk bırakmasına neden oluyor. Temiz bir koku. Genel beğenisi yüksek. Ama yeterli mi? Bence değil. Performansı yazlık parfümlere göre düşünülürse ortalama kaldı bende. 6/10.

                  Humiecki & Graef Askew: Oldukça uzun süredir (kendi adıma) merak ettiğim ve bende sebepsiz beklenti oluşturan bir parfüm markasıydı Humiecki & Graef. Edindiğim birkaç sample boy dekantından elime gelen ilki olan Askew, deri olarak sınıflandırılmış ama sınıflandırma yetersiz. Bana göre aromatik citruslu deri. Bu sınıfta pek parfüm hatırlayamadım Acqua di Parma grubu dışında. Açılışını yoğun bir greyfurt ile gerçekleştiriyor. Çokça lezzetli bir açılışı var. Genel olarak yapaylık barındırmayan, kalite hissi yüksek bir telde şu anda. Orta kısımlar, birazcık kakule ve fazlaca zencefilin kendini hissettirmeye başlamasıyla start diyor. Bu kısmın geçmesini beklerken biraz vetiver (Kâbe samanı) heyecanı yaptım ve beklemeye başladım. Diplerden hafif bulanık ve madeni bir vetiver ile parlak bir deri gelmeye başladı. Buradaki deri kullanımını Olfactive Studio Ombre Indigo’dakine çok benzettim. Aynı madeni hava neredeyse. Ama tatlar farklı. Greyfurt her daim taze ve canlı bir şekilde geliyor hala. Hatta uzaktan daha sığ ve gnel beğeniye oynayan normal bir parfümmüş gibi kokuyor. Biraz daha yakından koklayınca vetiver ve derinin, greyfurt ve zencefille dansı şahane! Parfüm bana göre uzaktan da yakından da genel beğeni kokusuna sahip. Performansı ise gayet tatmin edici gibi ilerliyor. Brise Marine ile birlikte iki ayrı koluma sıktığım Askew, rakibini dövdü. Bendeki artısı bu tarz bir deri yorumu daha önce koklamamış olmamdan kaynaklı bir durum. Kokusuna hayran olacak kadar özel bir durum söz konusu olmasa da performansının da yüksek seyretmesi nedeniyle 7/10.

                  Serge Lutens Chene: Abartısız en sevdiğim parfüm evlerinden birisi. Dolayısıyla karşılaşmak üzere olduğum her parfümü bende ayrı bir heyecan yaratıyor. Boozy (içki temalı) bir odunsu beklemekteydim. Hem özel seri olması ve kolay ulaşılamaması (kendi adımıza konuşmak gerekirse tabi), hem de markası gereği forumumuzda düzenlenen güzel bir bölüştürme sonrası alıp denedim. Parfüm daha ilk sıktığımda kayboldu. Galiba çok yoğun, bu nedenle biraz hızlı bir giriş oldu deyip beklemeye başladım. Dakikalar ve saatler sonunda parfümün benim tenimde kokmadığına emin oldum. Elimi burnuma götürünce müthiş bir yorum ve kalitesi var. Ama klavyeden yazarken bile burnuma bir kez gelmedi kokusu ya da ben algılayamadım. Her neyse. Parfüm başlangıç ve orta kısım olarak lineer bir yapıda seyrdiyor. Meşe, huş, rom ve sedir net gelenler. Başlangıçtan orta kısımlara kadar gayet olgun bir tütün izlenimi veren bir nota kümesi var ve tatlılık son derece yerinde. Çok farklı bir tütün yorumu bu demiştim hatta ilk denediğimde. Ama içerisinde tütün barındırmıyormuş. Bal peteği tatlılığı ve aroması ile yer yer hissediliyor. Nota içeriği az ve öz olmuş bence. Ayrıca içeriğinde rom barındıran parfümlere, meşe notasının çok yakıştığını düşünüyorum. Spirit of The Glen’de de malt ve viski ile kullanılmıştı ve muazzam bir hava veriyordu. Chene’de ayrıca orta-alt kısımlardan itibaren parfüm iyice kurumaya ve çekilmeye dönmüşken kuru otlar algılıyorum. Nedir bunlar acaba derken ölmez otu (immortel), kekik () ve kimyon çıktı karşıma. Daha dikkatli koklayınca notaların üçünün de hissedilebildiğini farkettim. Boozy başlayıp, odunsu devam edip, baharatlı bir bitişe doğru gidiyoruz. Hatta sonu iyice oryantal baharatlı odunsu şeklinde. Düz ilerleyen baş ve orta kısımlarında ardından Sheldrake, bize bir Mandrake oyunu yapmış belli ki. Keşke ve keşke biraz daha kendini gösterse, hissettirse, ara ara iki tokat atıp çekilse. Umarım sadece benim tenimde sönük kalmıştır ve sizleri memnun eder. Yayılımının düşük olması dışında, Serge Lutens markasının kullanımı epey zor parfümleri düşünüldüğünde, serin akşamlarda kullanımı tam bir keyif kokusuna dönüşmesini sağlayabilir. Kalıcılık çok iyi (24+ saat ve tende). 8/10.

                  Parfum d’Empire Aziyade: Çok sevdiğim markalardan Parfum d’Empire markası bünyesinde, bana göre çok önemli parfümlere imza atmış Marc-Antoine Corticchiato’nun elinden çıkmış parfümler yelpazesindeki baharatlı oryantal tasarımı. Parfüm, tasarımcısının diğer tüm parfümlerinde olduğu gibi yine kalite hissiyatı ve bizim deyimimizle zengin kokması yönünden benim için geçer not aldı bile. Ben de kim oluyorsam artık. Amatör bir burun ve sıkı bir parfüm kullanıcısı olarak diyelim bari. Parfümün kokusunu hemen tarif etmek istiyorum. Çünkü bana çok ileri seviyede iki parfümü çağrıştırdı. Ama bende özel olmasının en büyük nedenini de, benzettiğim o ikiliyi söyledikten sonra yazayım. Birincisi baharatlar yönünden ve tatlı kırık teması dolayısıyla Serge Lutens Arabie’ye, ikincisi de hurma ve kimyon kullanımının çok fazla andırması nedeniyle de Jovoy L’Enfant Terrible’a çok yakın bir kokuya sahip. Gel gelelim özelliğine. Bence özel tarafı Arabie’den mayhoş ve L’Enfant Terrible’dan daha kimyonlu olması. Tabi ki yıldızını bana göre tek başına yükselten bir detay da içerisindeki siyah erik. Çiğinden reçeline her türlüsünü çok severim. Çok da güzel bir tatlı aromatik kokusu vardır. Hatta bizim buralarda (an itibariyle Trabzon’da ve Ağustos ayında) şimdilerin meyvelerinden bir tanesi. Arabie’deki tatlı kuru meyvelerin sağladığı havayı, Aziyade’de tek başına siyah erik sağlamış. Bu havaya da tatlı ve kaliteli bir tarçın da destek vermiş. Tarçın notasını çok sevmediğimden ötürü, bu parfümün sadece daha az tarçınlı olmasını yeğlerdim diyebilirim. Ama yine de çoğu tarçınlı parfümlere göre çokça üst düzey. Boğmuyor, tatlılıktan usandırmıyor, insanın aklına salep getirmiyor. Açılışından orta kısmına kadar lineer ilerliyor parfüm. Başta sadece biraz daha ekşi idi. O kısım yavaşça törpüleniyor. Hani Arabie’ye göre ekşi demiştim ya. O ekşiliği de sağlayan şey nar notası. Jo Malone Pomegranate Noir’e yakın bir nar notası kullanıldığı için, tadını tanıyabildim. Derin bir kakule dokunuşu ise olayı bağlamış ve bitirmiş. Ben koklamaktan çok zevk alıyorum bu parfümü. Ama benzer olduğu parfümleri ve onlardan bana göre Aziyade’i öne çıkaran farklarını da belirtmeye çalıştım. Sıralama yapacak olsam kesinlikle şöyle olurdu; Aziyade, Arabie, L’Enfant Terrible. L’Enfant daha odunsu bir gövdeye sahip. Arabie daha çok kuru meyveler üzerine kurulu. Aziyade ise baharatlar üzerine kurulu. Tütsü, tütün, badem, paçuli gibi birçok nota içeriğine sahip olmasına rağmen bunların hiçbirini algılayamadım. Çok az badem, sanki açılışından gelip kayboldu gibi. Performansına gelirsek; kalıcılığı ortalamanın üstünde (8-10 saat kadar), yayılımı ise ortalamanın altında. Zaten çok yayılması rahatsız edici olabilirmiş. Ara ara kokunun gelip kendini hissettirmesi daha çekici bir hal almasını sağlıyor bence. Ek olarak tenden ayrılırken tatlımsı bir tarçın-kimyon bileşimi bıraktı bende. 9/10.

                  Deneme Günlüğü #16#da görüşmek üzere. Saygılar...
                  Son Düzenleme cantona8; 10-08-18, 15:25. Tarafından yapıldı.

                  Yorum


                  • HdP - Ambrarem: Amber(kehribar) notasına referans olacak bir parfüm. Mat metalik hissiyatta tatsız derinliksiz bildiğin ham notayı getirmişler de kokla demişler gibi. Biraz derinlik kazanması için açılışta az süsen çiçeği ve biraz da hayvansallık var. Bana nedense ilk okul yıllarımdaki tahta sıraları hatırlattı bu koku. Başka bir şey hissetmedim. 5/10

                    HdP - Fidelis: Tarzım değil. Açılışı da koku yapısı da çok fazla sentetik hissettiren silgimsi bir öd var ve kalitesiz sentetikler ile desteklenmiş meyveler ile yayılıyor. Performansı iyi ancak ilerleyen saatlerde kahve ve kimyon ile birlikte -zaten bu notaları sevmiyorum- midem bulanmaya ve parfümden keyif almamaya başladım. Bana kalitesiz hacı yağları hissi verdi. 4/10

                    HdP - 1804: Gerçek ananas nasıl kokuyorsa açılış o derece başarılı bir ananas ile başlıyor. Sonrasında ananas kokumuz biraz daha geri çekilip yanına eklenen şeftali ve hafif paçuli ile tatlı ama earthy bir halde yayılımına devam ediyor. Hafif çiçeksilik de barındırsa da pek beni etkilediğini söyleyemem. 6,5/10

                    ELdO - Rien: Açılışı kaliteli bir deri ve hayvansallık ekli aldehitler ile gerçekleşiyor. Koku kalitesi olarak açılışı başarılı ancak oldukça sert. Performansı yeterli. Dumansı halde yayılımına devam eden bu hayvansı deri kokumuzun dip notaları ise harika. En keyif verdiği an drydown oldu. Hafif çiçeksi yapıda dumansı-topraksı yapısı oldukça keyif verici şekilde tenden ayrıldı. 7/10

                    Yorum


                    • HdP - 1899 Hemingway: İlk sıktığım an ardıç meyvesi tarçın vanilya ve hafif baharatlı bir yapıda başlıyor. Bu açılışta bulunan ardıç sonrasında geri çekiliyor. Sonrasında oldukça baskın ve tatlı bir bal akoru hissettim. Hatta tütün var gibi de hissetmedim değil. Tarçın açılışta hissettikten sonra biraz tatlı kuru meyveler bal akoru ve baharatlı-tütünsü yapısı ile yayılımına devam ediyor. Fragranticada bulunan notalara baktığım zaman ardıç ve tarçın dışında karşımdaki bal akorlu bir tütün parfümü mü diye düşündüm çok enteresan açılışı hariç orta ve dip notalar tobacco vanille tarzı parfümleri sevenlerin beğeneceği yapıda. Tek düze ama orta ve dip notalar hoşuma gitti. 7/10

                      Yorum


                      • Xerjoff renassaince..

                        Koku güzelliği 10, kalıcılık tende 9saat elbisede daha fazla. Muhteşem bir koku.
                        Bana hafiften aventusu andırdı sonlarına doğru ama benzeten olmamış hiç. Olumlu yorumlar aldım. Şişeli alınabilir gözü kapalı keşke biraz ucuz olsaydı[/QUOTE]

                        Creed Git.

                        Güzel fresh bir koku. Bana hafiften lancome hypnose man andırdı genel beğeniye uygun

                        Yorum


                        • Deneme Günlüğü #16#

                          Laboratorio Olfattivo Daimiris: Laboratorio Olfattivo markası İtalya merkezli bir parfüm üreticisi ama benim beklentilerimin çok aşağısında bir yerlerde. Beklediğim İtalyan zarafetini, citruslarını, karizmasını bulamadığım gibi, tüm bunların da dışında, İtalyan stili algısından (en azından benim algım) farklı tarzda işlere imza atıyorlar gibi hissettim. Bu yargı kişisel ve Alkemi, Alambar, Kashnoir ve Nerotic’i denedikten sonra oluştu bende. Daimiris’e gelecek olursak eğer; ilk sıkılışta yoğun ve tatlı bir pudra efekti ile karşılaştım. Neyse ki hemen sakinleşti. Ama sonra da metalik bir gül hissiyatı vermeye başladı. Pierre Guillaume’un kendi markası dışında tasarım yaptığı iki markadan biri (diğeri Phaedon) ve bu markadaki ilk tasarımı imiş. 2010 yılında çıkarıldığını söyleyecek olursam, bu durum beni “acemi iken çıkarmış” düşüncesine itmiyor. Çünkü 2010 yılından önce birçok tasarıma “Parfumerie Generale” markası adı altında imza atmış durumda. Dolayısıyla ben daha güçlü ve olgun bir çalışma beklerdim. En azından sınırlı nota üzerine kurulu bir çalışmanın daha kaliteli ve olgun malzemelerden materyallerden bir araya getirilmesini beklerdim. Bu yönden Daimiris biraz hayal kırıklığı yarattı. Neyse ki koku güzelliğinden kurtarıyor kendini. İris notasını çok sevdiğim için alıp denemek istemiştim zaten. İlk kısmı anlatmıştım. İkinci kısım ise birinci ve ikinci kısım, katmanlar arasında ortaya çıkan safran ile birbirine bağlanıyor ve ikinci kısım yerleşmeye başladığında ise tamamen amber hissedilmeye başlanıyor. Hissiyat tatlı ama kuru. Ayrıca iris de hissedilmeye devam ediyor. İris kullanımı çok tozlu ve kuru. Başlardaki metaliklik neden kaynaklanıyor onu bilemiyorum ama açılışını pek sevmesem de orta kısım bence geçerli nota alıyor. Sevebileceğimi düşündüğüm o yapıyla karşı karşıyayım burada. İrisli tozlu amber. İçerikte rom görünmesine karşın ben pek algılayamadım. Daha çok tatlımsı bir hissi var ama çok yumuşak bir tatlılık. Balzamik bir yapı ile veriyor bunu da. Performansı ortalamanın biraz altında kaldı bende. Özellikle yayılımı düşük. Kalıcılığı ortalama. Tarz olarak daha önce irisli tozlu bir amber kokladığımı hatırlayamadım ve bu yönden beni kendine çekti. Soğuk günlerde sığınılabilecek bir liman olabilir. Ama yeterli mi? Bence çok daha güzeli yapılabilir. Hatta bir gün parfüm yaptığımı hayal etmeye zorladım kendimi ve tasarımını yapacağım temalardan birisi bu olurdu kesinlikle. Kafamdaki şekil Daimiris değildi yani. 7/10.

                          Mendittorosa Rituale: Özellikle İtalya merkezli bir parfüm evi olmasından ötürü uzun zamandır merak ettiğim bir markaydı. Rituale ile birlikte deneme fırsatım oluştu. İçeriğinde birbirinden farklı tarzlarda ve zıt notalar bir araya getirilmiş gibi görünüyor. Amelie Bourgeois tarafından tasarlanan bir parfüm Rituale ve tasarımları arasında benim de sevdiğim bir parfüm olan Jovoy Les Jeux Sont Faits’i görüyorum. Parfümleri ilk kez deneyeceksem eğer ya da denemek için parfüm arıyorsam, yapacağım ilk şeylerden birisi parfümörüne bakmak ve başka ne gibi işlere imza attığını araştırmak oluyor. Bunu deneyin. Gerçekten de çok fazla ışık tutuyor inceleyebilmeniz için. Dolayısıyla ben de araştırdığımda rastladığım Les Jeux Sont Faits’deki yeşil misk olarak hafızamda kalmış olan “angelique” notasını anımsadım. Amber ile birlikte güçlü bir yeşil misk ile değişik mistik bir hava yaratmıştı bence. Rituale’de ise amberwood denen (amber ağacı olsa gerek) bir tür reçine ile misk, hyrax ve balmumu gibi hayvansal notalar tercih edilmiş. Parfümde ilk iki katman birbirinden çok farklı. Açılış katmanı bolca limonvari ekşi citruslar kümesi ile gelen hafif tatlı aromatik şekilde. Peşinden gelen ikinci katmanda ise metalik bir gül ağırlık kazanıyor. Ekşilik giderek mayhoş bir hal almaya başlıyor ve nar notasını algılıyorsunuz. Nar ve limon sıkılmış bir meyve suyuna biraz kara üzüm ile biraz ahududu ekleyin ve bir ölçek lavantayı 3 ölçek kaliteli bir gül ile ezin. Sonra bunları birbirine karıştırıp elinize sürün. Ben inanıyorum ki ortaya çıkacak koku bu bahsettiğim ikinci katmana benzeyecek. Metalik bir gül geliyor demiştim ama onun nereden kaynaklandığını anlayamıyorum. Rahatsız edici değil ama tarifinin kolay olması açısından Bond No.9 New York Amber’deki metalik gül ile çok benziyor. Üçüncü katmana geçiyoruz. Bu kısım ise ilk iki katmandan da farklı şekilde giderek ekşiliğini kaybediyor, metalikliği azalıyor ve odunsu bir tatlılık yerleşmeye başlıyor. Dakikalar daha ilerledikçe metalik gül, yerini çok naif bir güle bırakıyor. Kara üzüm, SHL777 2022 Generation Men’deki gibi bir hal alıyor. Buruk-tatlı. Aromatik bir yapı ile parfüm amber kokusuna dönüşmeye başlıyor. Balmumu notasını çok fazla ayırt edemiyorum ama sanırım bu tatlı aromatik yapıda etkisi var. İşin değişik tarafı hiç de beklenen bir hayvansallığa sahip değil hatta misk bile belli belirsiz alabiliyorum. Alttan destek verdiğini hissettiriyor. Gül dışında çok fazla çiçek algılayamadım içerikte belirtilmiş olmasına rağmen. Notalar birbirine çok güzel yedirilmiş ve son zamanlarda kokladığım en farklı ve katmanlı parfümlerden birisi çıkıvermiş ortaya. Performansı da çok yüksek. Kalıcılığı neredeyse 18 saati buldu. Yayılım ise ilk 2 3 saat yüksek. Sonra çekilmeye başlıyor. İlk başlarda dikkatimi çeken bir başka durum ise parfümü ilk kokladığımda ekşimsi gelmesi ve koklamaya devam ettikçe altta reçinemsi bir amber hissinin olmasıydı. Koku güzelliği olarak bayıldım diyemesem de çok farklı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Tenden ayrılışı ise tatlı, yumuşak bir amber-odunsu bileşimi ile yapıyor. Bu yüzden 8/10.

                          Parfumerie Particulière Type Writter: Bir diğer Amelie Bourgeois tasarımı olan ve daha önce denemediğim bir marka bu. Black Tar ve Blue Mandarin de sırada bununla birlikte. Daktilo anlamına gelen Type Writter, enteresan bir nota bileşimine sahip görünmese de oldukça zorlayıcı ve hayvansal bir çağrışım yaptığı kesin. Keza deri, tütsü, castoreum (kunduz esansı gibi bir şey oluyor), amberwood, safran, paçuli, papirüs ve labdanum gibi oldukça iddialı notalar var içerisinde. Parfüm baştan sona pek değişim göstermiyor gibi. Açılışından itibaren kirli ve yağlı bir havası var. Deri tütsü bileşimi çok sert hissediliyor ve buna değişik bir madeni hava ile daha önce koklamadığım bir yeşil bulanıklık eşlik ediyor. Amberwood tıpkı Rituale’deki gibi kendini hissettiriyor ve tadı neredeyse aynı. Zaten aynı parfümörün elinden çıkmış olmaları dolayısıyla buna çok şaşırmadım diyebilirim. Parfüm net olarak isli, derili, balzamik, madeni yağ havasında bir oryantal. Hatta bu tanıdık madeni his bana içerisinde vetiver (Kâbe samanı) var dedirtti. Ama açıklanan notaları arasında görünmüyor. Fazlaca tematik olan bu parfüm, serin ya da soğuk akşamlarda özel bir yer için kullanılabilir ama günlük kullanıma hiç uygun değil. Kalıcılığı çok sağlam olsa da yayılımı ortalama. Hatta 1 saat sonra burnum alışmış olduğundan da olabilir, elimi burnuma götürme ihtiyacı hissettim bolca. Safran ve aldehit notası beni biraz düşündürmüş olsa da denemeden önce, bu iki notayı da net algılayabildiğimi söyleyemem. Derin koklayınca hafiften geniz yakan bir kirli yeşil hava var. Bunu papirüs ile birlikte aldehit de veriyor olabilir. Vintage aldehitlerdeki gibi sabunsuluk hiç söz konusu değil. Eskimsi, biraz rutubetli, bolca isli, yağlı, metalik-madeni gibi değişik kirli hisleri barındıran farklı bir çalışma olmuş. 245€’luk (100ml) fiyatını düşündüğümde, ulaşmak çok çok zor benim adıma. Hatta bölüştürmesi bile çok zor. Yüksek kalite sunuyor ama. Fiyatının karşılığı mı? Soruna verecek cevabım ise 245€ sizin için ne ifade ediyorsa onun karşılığıdır. Yorum yapamayacağım. Merakla ve ilgiyle diğer parfümlerine yöneliyorum. 7/10.

                          Parfum d'Interdits Absolument Homme: Bu markanın denediğim ilk parfümü. Baştan sona erkeksi bir çizgi düşünülerek tasarlandığı, nota içeriğine bakıldığında hemen belli oluyor. Nota piramidi limon, bergamot, sardunya, karanfil yaprağı, muskat, ambergris, misk, sandal ağacı, sedir ve paçuli (silhat) içeriyor. Açılışı yoğun sardunya-bergamot-karanfil üçlüsüyle gerçekleşiyor. Bu kısım eski zaman maskülenlerini bolca andırıyor. Sonrası ise baharatlı aromatik odunsu kimliği taşıyor bence. Muskatın hissedilmeye başlaması ile sardunya ve karanfil ekseni paçuli-misk-sedir eksenine doğru kaymaya başlıyor sanki. Givenchy Gentleman’i (1974) andırıyor bu kısımlar. Onda paçuli çok daha baskın daha buruk idi. Absolument Homme’da ise daha yumuşak bir geçiş söz konusu. Orta kısımlardan itibaren paçuli türevi olarak da kalıyor ve eski zaman kokularına biraz yorum katılarak güncellenmiş, diğer baharatlı aromatik odunsular ile yakın akraba olan güzel bir seçenek. Tarz olarak kendime yakın bulmadım ama bu tarz eskitme işleri seven parfüm severler için kullanılabilir bir parfüm gibi duruyor. Günlük kullanım için çok uygun ve yaş olarak da belirli bir tarz ve olgunluk istiyor. Performansı iyi başlıyor ama tene çabuk yaklaşıyor. Klavye başında yazdığım süre boyunca bolca ve rahat şekilde kokuyu algıladım. Sonra orta-alt kısımları anlatmak için tekrar klavye başına geçtiğimde ise ara ara vuruyordu burnuma. Kalıcılık ve fark edilirlik olarak orta seviye diyebilirim. Ama fark edilirliği kalıcılığından daha iyi seviyede. Çok farklı şeyler vaat etmeyen ama güvenli bir parfüm. Son kısmında çiçeksi bir paçuli-misk karışımı kalıyor. Bu kısmı baş ve orta kısımlardan daha çok beğendim. Genel olarak tarzını kendime yakın hissetmedim. 6/10.

                          Boadicea The Victorious Seductive: cornelius Can hoca sayesinde tanıştığım bir markaydı ve parfümlerinin yoğun ve kaliteli olması dikkatimi çekmişti. İlk denediklerim Complex ve Explorer olmuştu. Sonrasında araştırıp kendimce sevebileceğimi düşündüğüm parfümlerini şöyle bir deneyeyim istedim ve Seductive ile başladım. Fragrantica odunsu çiçeksi misk olarak sınıflamış ama açılışı bolca reçineli nane-çam bileşimi ile başlıyor. Yeşil ton hâkim. Ama yaş/ıslak bir çam reçinesi hissi de var epeyce. Çok küçük bir tatlılık da var ama bunun tamamen yaseminden kaynaklandığını hissedebiliyorum. Tatlı bir beyaz çiçek teni var çünkü içinde. Orta kısımlara geçtikten sonra ise iyiden iyiye amber ve sandal ağacı hissedilmeye başlıyor. O beyaz tatlılık eriyor ve yerini yumuşak bir odunsu alıyor. Ama ezilmiş yaş çam iğneleri ve reçine hissi her dem devam ediyor. Misk çok algılanmıyor ama paçuli kuruluğu da algılayamadım. Bana göre aromatik balzamik bir odunsu çalışma bu. Bana aromatik gelen kısmını tamamen çiçekler oluşturuyor. İris, yasemin ve biberiye gibi çiçekler ve nane bir araya gelince ortaya çıkabilecek kokuyu biraz hayal etmeye çalışınca buna vardım. Koku olarak beğenimi kazandığını söyleyebilirim. Bu tarzda bir reçineli odunsu hiç koklamamıştım. Ya orman (odunsu) teması ya da amber (hayvansal) havası oluyordu genellikle reçineli işlerde. Buna bir orman diyeceksek eğer bir bahar ormanından söz edebiliriz. Çiçekleri açmış yüksek bir orman. Ormanı mesken edinmiş canlıların uyanışı, kış uykusunun sona erişi. Daha fazla moda girildikçe bu betimleme çoğaltılabilir. Ama anlatmaya çalıştığım havayı umarım tasvire yaklaşmışımdır. Kalıcılığı çok yüksek yayılımı ise ortalama üstü oldu tende. Kâğıtta reçineler daha baskın geliyor ama tende bence çok daha başarılı. Buradan hareketle elbise yerine tene uygulanması bence daha zevkli bir koku doğuracaktır. 9/10.

                          Deneme Günlüğü #17#de görüşmek üzere. Saygılar...
                          Son Düzenleme cantona8; 20-08-18, 02:22. Tarafından yapıldı.

                          Yorum


                          • Demeter - Humidor.. Adından dolayı meraka düşüp denediğim bir koku oldu. Öncelikle humidordaki o nemli, yer yer kesif tütün kokusuyla alaka kuramadığımı söyleyerek başlayayım. Daha çok üstüne hafiften şerbet bulaşmış ve açıkta kalmış düşük kalite pipo tütünü gibi davranıyor. Açılışı beklenmedik olsa da kötü değil. Lakin yaklaşık 45 dk sonra sonra koku öyle bir dönüşüm yaşıyor ki tenden ayrılması için çaba göstermeme sebep oluyor. O şerbetimsi keskin tatılık kokuyu tamamen ele geçirmiş, tütün sanki fazlasıyla kurumuş ve ortaya insan böyle kokmamalı dedirtecek bir şey çıkmış. Sonra da o keskinlik gittikçe hafifliyor ve koku tenden ayrılıyor. Kalıcılık, çabalarıma rağmen 1.5-2 saat. Yayılım ise ilk yarım saat ortalama üstü, sonrasında ortalama seyrediyor.

                            Beğeni: 3/10
                            Kalıcılık: 5/10

                            Yorum

                            İşleniyor...
                            X