Tam 3 yıl önceydi...
Birçok birikim ve kendi çabamla geliştirmeye çalışmış olduğum koleksiyonumun vermiş olduğu güven ile evden çıkmıştım. Heves, heyecan, saygı ve biraz da kendini beğenmişlik ile Gümüşsuyu yollarında; Vedat OZAN atölye çalışmasına gidiyordum.
Iceri girdim ve oraya ilk varan kişi olmanın şerefine Vedat üstad tarafından bir kahve ve bolca sohbet ile ödüllendirilmiştim. Her şey istediğim gibiydi; diğer katılımcılar geldiler, yerlerimizi aldık, kısa kısa birbirimizi anlattık ve sözü master'a bıraktık. Oradakileri tartmış ve ''bu günümüzü de böyle değerlendirelim caağğğnım'' kafasında tipler olduğunu anlamanın vermiş olduğu güven duygusuna bir de aralarında hiç güzel kadın olmayışının verdiği kekremsi tadın çelişkisi ile derse başlamıştım...
Ilk 45dk. kadar parfümün daha doğrusu kokunun tarihsel ve kültürel yolculuğu konuşulmuştu master tarafından. Daha sonra teknikler, doğallık-sentetiklik kavramlarının doğuşu, cinsiyetin ortaya çıkışı vb. durumlar ile yavaş yavaş koklamaya başlamıştık ilkleri ve biricikleri.
Ilk konuğumuz; ilk sentetik molekülün (tonka/coumarin) kullanıldığı çalışma Fougere Royale idi. Bu aromatik kolonya tadındaki sağlam erkeksi nüanslar içeren yeşil-sarı çalışmanın ardından hem tonka fasulyelerini incelemiş hem de coumarin molekülünü de koklamıştık. Bu başlangıcın tadı damağımızda yayılmış ve kaybolmaya yüz tutmuşken piramidal yapı, Sophia Grojsman tarzı ve diğer stillerden söz açılmış; sıra ilk modern parfümü koklamaya gelmişti. Içeriğinde Fougere Royale'daki gibi sentetik tonka yani coumarin kullanılan Guerlain Jicky'i ilk modern parfüm ünvanı ile taçlandıran şey ise nota katmanları yani piramidal yapıyı içeren ilk eser olmasıymış.
Ustad parfümü kağıda sıktı ve sağ tarafında oturan ilk kişi olan bana verdi. Normalde kural; Fougere Royale'deki gibi kağıdı koklayıp, yanımızdaki kişi ile başlayıp elden ele dolaştırmaktı... Olmadı. Kokladım, dakikalarca ve saatlerce kokladım, kağıdın kendi dokulu kokusu gelene ve burnumla zavallı kağıdı aşındırana kadar kokladım Jicky'i. Tabi günü geçirmek için gelenlere yeni kağıt verilmişti o ayrı. 1889 yılında kadın parfümü olarak doğmuş ve günümüze kadar gelmiş bu cinsiyetsiz tiran; en kaliteli lavantası, en seçkin kolonyanın turunçgilleri, saf vanilyası, huzur veren kremsiliği ve tüm bunları kucaklayan baştan çıkarıcı kirliliği (civet) ile dersten değil dünyadan kopmama sebep olmuştu.
Onu kullanabilecek bir kadın veya taşıyabilecek bir erkek tezahür etmem imkansız. Onu kullanmaya kıyamıyorum; elime sıkmak yerine bir mendile sıkıp onu yaşıyorum. Yatmadan evvel o mendili suratımı kaplayacak şekilde koyup uykuya dalıyorum. Hani dedim ya onu kullanabilecek bir kadın veya erkek hayal edemiyorum diye şimdi düşünüyorum da Jicky'nin kendisi doğaüstü bir varlık ve o kullanılamaz!!! O, istediğini seçer ve onu kölesi yapar; benim gibi.
Tam 3 yıl önceydi...
Ve ben 3 yıldır beni ilk kez bir şeye tutsak eden bir varlığın, O'na aşık kölesi olarak yaşıyorum.
Birçok birikim ve kendi çabamla geliştirmeye çalışmış olduğum koleksiyonumun vermiş olduğu güven ile evden çıkmıştım. Heves, heyecan, saygı ve biraz da kendini beğenmişlik ile Gümüşsuyu yollarında; Vedat OZAN atölye çalışmasına gidiyordum.
Iceri girdim ve oraya ilk varan kişi olmanın şerefine Vedat üstad tarafından bir kahve ve bolca sohbet ile ödüllendirilmiştim. Her şey istediğim gibiydi; diğer katılımcılar geldiler, yerlerimizi aldık, kısa kısa birbirimizi anlattık ve sözü master'a bıraktık. Oradakileri tartmış ve ''bu günümüzü de böyle değerlendirelim caağğğnım'' kafasında tipler olduğunu anlamanın vermiş olduğu güven duygusuna bir de aralarında hiç güzel kadın olmayışının verdiği kekremsi tadın çelişkisi ile derse başlamıştım...
Ilk 45dk. kadar parfümün daha doğrusu kokunun tarihsel ve kültürel yolculuğu konuşulmuştu master tarafından. Daha sonra teknikler, doğallık-sentetiklik kavramlarının doğuşu, cinsiyetin ortaya çıkışı vb. durumlar ile yavaş yavaş koklamaya başlamıştık ilkleri ve biricikleri.
Ilk konuğumuz; ilk sentetik molekülün (tonka/coumarin) kullanıldığı çalışma Fougere Royale idi. Bu aromatik kolonya tadındaki sağlam erkeksi nüanslar içeren yeşil-sarı çalışmanın ardından hem tonka fasulyelerini incelemiş hem de coumarin molekülünü de koklamıştık. Bu başlangıcın tadı damağımızda yayılmış ve kaybolmaya yüz tutmuşken piramidal yapı, Sophia Grojsman tarzı ve diğer stillerden söz açılmış; sıra ilk modern parfümü koklamaya gelmişti. Içeriğinde Fougere Royale'daki gibi sentetik tonka yani coumarin kullanılan Guerlain Jicky'i ilk modern parfüm ünvanı ile taçlandıran şey ise nota katmanları yani piramidal yapıyı içeren ilk eser olmasıymış.
Ustad parfümü kağıda sıktı ve sağ tarafında oturan ilk kişi olan bana verdi. Normalde kural; Fougere Royale'deki gibi kağıdı koklayıp, yanımızdaki kişi ile başlayıp elden ele dolaştırmaktı... Olmadı. Kokladım, dakikalarca ve saatlerce kokladım, kağıdın kendi dokulu kokusu gelene ve burnumla zavallı kağıdı aşındırana kadar kokladım Jicky'i. Tabi günü geçirmek için gelenlere yeni kağıt verilmişti o ayrı. 1889 yılında kadın parfümü olarak doğmuş ve günümüze kadar gelmiş bu cinsiyetsiz tiran; en kaliteli lavantası, en seçkin kolonyanın turunçgilleri, saf vanilyası, huzur veren kremsiliği ve tüm bunları kucaklayan baştan çıkarıcı kirliliği (civet) ile dersten değil dünyadan kopmama sebep olmuştu.
Onu kullanabilecek bir kadın veya taşıyabilecek bir erkek tezahür etmem imkansız. Onu kullanmaya kıyamıyorum; elime sıkmak yerine bir mendile sıkıp onu yaşıyorum. Yatmadan evvel o mendili suratımı kaplayacak şekilde koyup uykuya dalıyorum. Hani dedim ya onu kullanabilecek bir kadın veya erkek hayal edemiyorum diye şimdi düşünüyorum da Jicky'nin kendisi doğaüstü bir varlık ve o kullanılamaz!!! O, istediğini seçer ve onu kölesi yapar; benim gibi.
Tam 3 yıl önceydi...
Ve ben 3 yıldır beni ilk kez bir şeye tutsak eden bir varlığın, O'na aşık kölesi olarak yaşıyorum.
Yorum