Duyuru

Çökme
Henüz duyuru yok.

Bugün Hangi Parfümü/Kokuyu Denediniz / Test Ettiniz

Çökme
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
Yeni Mesajlar

  • Deneme Günlüğü #17#

    Brecourt Esprit Mondain: Subversif isimli parfümünü denemiştim ilk olarak ve başarılı bir harman kalmıştı aklımda. Bana göre tek eksisi tarçının biraz fazla ön planda olmasıydı. Bu parfümden hareketle denemeye karar verdiğim ikinci tarsımı Esprit Mondain oldu. Klasik aromatik tatlı baharatlı odunsu gibi görünüyor. Açılışı biraz sentetik sucul notalarla yapıyor. Aromatik hava yerleşir yerleşmez bir anda limon, lavanta, karabiber ve üzüm kalıyor geriye. Dolayısıyla hafif tatlı, yumuşak bir aromalı odunsu çıkıyor ortaya. Orta kısımlardan itibaren bitişe kadar aynı havada neredeyse. Yumuşak bir tatlı aroma, amberimsi odunsular. Ben bu parfümü yüksek derecede Hugo Boss Bottled’a benzettim. Koku güzelliği olarak efsane bir yere gitmese de genel beğenisi çok yüksek ve çok hoş bir aromaya sahip. Odunsu parfümlerden oldum olası hoşlanmışımdır. Bu nedenle Esprit Mondain benden torpilli. Bir ara parfumaria.com da indirimde idi. O tür uygun fiyatlara bulunabilirse alınmalı. Tam bir keyif kokusu. Boss Bottled’ın biraz daha niş hali diyebiliriz. Ona göre çok daha dolu bir içeriği var. Ofis ortamlarında dinlendirici, keyiflendirici, gevşetici hissettirebilir yumuşak yapısından dolayı. Performansı ortalama gibi. Kalıcılığı fark edilirliğine göre bir iki basamak daha yukarıda. Bu parfümü yeniden inşa etme yeteneğim olsa yeşil notaları biraz daha ön plana çıkarır, lavantayı biraz daha baskılar, biraz daha reçine katar, tabanı da amber ve sedir üzerine kurardım. Hayali fena olmadı. Serin havalarda kullanımının çok daha iyi sonuçlar vereceğini düşündüğüm Esprit Mondain bence vermeye çalıştığı şeyi veriyor. Uyumsuzluk barındırmıyor. Tam bir genel beğeni tasarımı. Risksiz. Aromatik baharatlarla süslenmiş his veren odunsular kategorisiyle ilgileniyorsanız denemekte yarar var. 8/10.

    Arte Profumi Artissima: Araştırmalar yaparken rastladığım ve tamamen merak üzerine denemeye kalktığım bir parfüm oldu Artissima. Merak nedenim ise tamamen fragrantica.com daki verilerinde dikkatimi çeken ve en çok hissedildiği söylenen solar notes, yani güneş notası idi. Güneş notası da nedir? Hadi güneş notası diye bir nota var. Bu parfümü deneyenler bu notayı nasıl tanımlayabildi peki? Aa bak bu güneş kokuyor? Hayır efendim. Hiç de güneş falan kokmuyor. Bu ne saçma bir şeydir. Bu parfüm tatlı aromatik beyaz bir çiçeksi o kadar. Buna varım. Ama güneş notası da algılayamadım yani. Benim burnumdan bir şey olmaz demek ki. Artissima, yüksek oranda sümbülteber (tuberose) içeriyor bana göre. Hafif yanık ve sentetik bir temaya sahip. Sümbülteber kullanımı Franck Boclet Cocaine’dekinin hafifletilmiş hali gibi. Sonlarının amber üzerine kurulu olduğu belli oluyor. Buna yaseminin beyaz tatlılığı ve mandalinanın da tatlımtrak aroması eklenince ortaya değişik bir tablo çıkıvermiş. Sıradan bir parfümden öteye de gidememiş. Hayallerimi yıktın Artissima. Ben güneş gibi kokmak istiyordum hâlbuki. Performansı başlarda iyi ama sonrasında sönüyor. Kapanışı ise tende limon çiçeği gibi bir koku ile yapıyor. Burası enteresan geldi bana. Sümbülteberin bu kadar çekilip de miskli bir limoninin kalması. Kokusu yine de benlik değil. 5/10.

    Vilhelm Parfumerie Black Citrus: Amerika merkezli ve gördüğüm kadarıyla çok fazla nota kullanıp bulaştırmadan, az ve öz maddeyle tasarımlar yapan bir marka. Parfümlerinin fiyatlarının yüksek olması sebebiyle, nota olarak da sınırlı içeriklere sahip olduklarını görünce nedense “az ise kalitelidir en azından” algısı oluştu bende ve denemeye karar verdim. Black Citrus, isminde olduğu gibi bir tasarıma sahip mi bakalım diyerek, bolca can sıkıntısı ile ilk fıslatmamın ardından yoğun bir limon-bergamot arası bir açılış yaptı. Bu açılışa bir süre kakule de eşlik etti ve hafif rutubetli bir citrus başlangıcı hoşuma gitti. Sonrasında ise Aventus ile çok benzer bir huş ağacı (birch) kullanımı dikkatimi çekti. Bunu ise demli ve karanlık bir çay efekti kapatıyor. Bu çayı biraz demlenmiş sinameki çayına benzetir gibiyim. Mate denen nota olsa gerek ama mateyi de çayını da bilmiyorum henüz. Tecrübelerimden ötürü şunu diyebilirim ki, Lorenzo Villoresi Yerbamate’deki o karanlık kuru çay havasını bunda da aldım ve sanırım ikisi de mate notasından kaynaklı. Yerbamate daha sabunsu olarak ön planda (dip not: Yerbamate çok çok daha derin, zengin ve güzel bir parfüm bana göre). Black Citrus ise daha odunsu ve aroma ekleri var. Değişik bir tasarım. Orta kısımlarda menekşe de belli belirsiz geliyor gibi. Ama asıl merak ettiğim paçuliyi (silhat) seçemedim. Koku üst düzey değil ama kaliteli ve genel beğenisi yüksek gibi. Bence ismine de yakın bir havası var. En sevdiğim huş ağacı kullanımlarından birine rastladım. Benim için en olumlu yanı oydu. Gerisi pek etkilemedi ya da bayıltmadı desem yeridir. Rutubetliye yakın bir ekşilik ve odunsuluk, sarımtrak aromayla birleşince değişik bir iş çıkmış ortaya. Denemeye değer ama yüksek fiyatı dolayısıyla (100ml 210€) edinmeye gerek duymayacağım bir parfüm. Performansı ortalama. Bunda da yine kalıcılık, fark edilirliğinin bir iki basamak üzerinde seyrediyor. Şimdi sıra bir diğer tasarımı olan Purple Fig’de. Onu da deneyip marka ile ilgili bir yargıya varacağıma eminim. 7/10.

    Laboratorio Olfattivo Alambar: Daha önce denediğim Daimiris, Alkemi ve Nerotic gibi parfümleri ile beklediğim o İtalyan zarafetini, çizgisini bulamadığım ve resmen Bois 1920, Acqua di Parma, Ermenegildo Zegna, Carthusia, Farmacia S.S., Lorenzo Villoresi, Nobile 1942, Profumum Roma ve daha nicelerine bir tepki olarak çıkarılmış olduğunu düşündüğüm bir marka oldu Laboratorio Olfattivo. Son şansı ise Alambar’a verdim. Nedeni ise kendimce çok açık; içerisinde kakao, tarçın, amber ve vanilya var. En azından gurme bir şeyler bekliyorum. İtalyan çizgisini vs geçtim zaten. Tek çekincem ambergris. Hadi bakalım deyip ilk fısı attım. Çok hafif bir limon ferahlığında, net bir amber vanilya karşıladı beni. O kadar benzer ki haliyle. Birçok amber vanilya bileşimli parfüme benzetebilirsiniz. Keza ben de farklı olmasını beklemiyordum. Peşinde olduğum doneler kalite ve uyum (kendi çapımdaki, öznel kalite anlayışım). Ama amber de vanilya da pek merak ettiğim notalar değiller. Bu parfümde sevmediğim o tarçının ve gurme işlerde özellikle dikkatimi çeken ve bana göre bulunduğu parfümde vezir-rezil çizgisinde bir yerde duran kakaonun olayına bakmakta kararlıyım. Parfüm orta kısımları geldikçe çok da bir değişim olmuyor gibi. Sadece kuru bir tarçın eklentisi alabiliyorum sanki. Kakao ise bilindik yapısında değil. Bu çok net. Ama parfümde bir tür ferahlık hâkim. Boğucu değil. Hatta tam bir unisex amber. Olgun ve dengeli de. Pek sevemediğim o tarçın notasıyla bile barışık durumdayım Alambar’da. Kış ya da serin hava parfümü olduğu kesin. Performansı da iyi. Kalıcılığı özellikle tenimde 12 saati geçti. Orta kısmın epey canlı ve yayılımlı olması beni çok mutlu etti. İçine kapanık bir koku değil kesinlikle. Ama her amber temalı parfümün kaçınılmaz sonuna sahip. Klasik tatlımsı amber ve ten kokusu olarak ayrılıyor, gidiyor. Kesinlikle kullanılabilir bulduğum bir amber parfümü. Bu tarz tatlı baharatlı amber kokuları genelde tekdüze oluyor. Alambar’daki tekdüzeliğin önüne bergamot ile küçük bir geçiş yapılabilmiş gibi. Kakao belli belirsiz ve çok kuru iken hafif bir esinti hali bence bergamottan kaynaklanıyor. Biraz çiğ bir koku da gelip geçiyor aslında. Bunu da atlamamak gerek. Orta kısımdan sonra ortaya çıkıyor bu. Bu tadı ambergrise benzetiyorum ben. Ambergrisi pek sevmesem de bu parfümdeki kullanımı yine de fena değil. Biraz nostaljik ve olgun bir kokuya sahip olsa da ben çok beğendim. Durdukça daha da güzelleşiyor kokusu. Uygun fiyata bulabilirsem bir ambersever olarak, çok özellikli bir parfüm olmasa da kullanılabilir olmasından ötürü şişe/dekant olarak alabilirim. Güzel ve kullanılabilir bir Olfattivo buldum sonunda. 8/10.

    Profumum Roma Ichnusa: Onlarca incir temalı parfüm denedikten sonra, Profumum Roma’nın incirlisine bakmamak olmaz diyerek başlayayım. Öncelikle şunu belirteyim. Parfümümüz oldukça lineer ilerliyor. Zaten belirtilen içeriğine göz attığınızda incir dalı ve yaprağı, myrtle (mersin çiçeği diye biliyorum), saman ve çimen notalarını görüyorsunuz. Parfümün en önemli özelliği tüm bu notaları ayrı ayrı size sunuyor olması. Açılışı bol yeşil ve hafif tatlı bir incirle yapıyor. Sonrasında giderek odunsulaşıyor ve yaş kuru arası bir saman hissediliyor. Belki de kurudur ama çimen notası nemli hissettiriyor olabilir. Çok zarif de bir aroma katıyor tam da bu kısımdaki mersin çiçeği ve incir yaprağı. Tertemiz, taptaze… Mersinin o temiz beyaz havası ile incirin muhteşem odunsu aromatik tadı birleşmiş. İncir toplarken bir incir dalının kırılıp elinizde kalmasından sonra elinize bulaşan incir reçineleri ve sütünün verdiği odunsu ve buruk-tatlı kokudan kurtulmak isteyip ellerinizi taze çime sürterseniz yolu yarılamış, hatta gidip bir ıhlamur çiçeğini alıp avucunuzda ezer ve elinizi koklar iseniz kompozisyonu tamamlamış olursunuz. Mersin bizim buralarda olmadığı için bence ona yakın bir çiçek gibi ıhlamur çiçeği ya da hanımeli. Bu arada botanik bilgim de kıttır. Benzetmede hata varsa af ola. Ichnusa, her zamanki Profumum Roma parfümleri yoğunluğunda ve sıkıldığı yerde bir miktar yağ bırakıyor. Açık renk elbiselerde yakından sıkarsanız, sıktığınız yerde bir yağ lekesi bırakabilir. O yüzden biraz uzaktan ve küçük dozlarda kullanımı, zaten güçlü bir koku olduğundan dolayı fazlaca işinizi görecektir. Sevgili üyemiz Herod un bir incir sever olduğunu bildiğim için yakın zamanda buna da bir göz atmasını tavsiye ederim. Parfümün en büyük handikabı maalesef yüksek fiyatı (100ml 219€). Aslında Profumum Roma parfümlerinin fiyatı uzun yıllardır aynı seviyede neredeyse. Malum kur dalgalanmaları yüzünden şu sıralar 1600₺ gibi bir rakama geliyor ve yeşil aromatik bir odunsu olarak kendi adıma güzel bir anı olmaktan öteye gidemiyor Ichnusa. Kalıcılığı çokça yeterli fakat fark edilirliği daha iyi olabilirmiş. Performansı ortalama üstü diyebilirim yine de. 8/10.

    Carner Barcelona Botafumeiro: Biz dönem ülkemizde oldukça uygun fiyatlara bulabiliyorken belki de kıymetini bilemediğimiz markalardan birisi oldu Carner Barcelona. Deneme fırsatı bulduğum parfümleri bana hep bir ışık veriyordu ve ben de devamını getirme kararı alıp Botafumeiro’yu sipariş ettim. Açılışında yoğun bir bergamot, pembe biber bileşimi var. Oldukça tatlımsı aromatik bir açılış. Bu kısım çok çabuk geride kalıyor ve koku rengi beyazlaşmaya başlıyor. Beyaz çiçekler giriyor devreye ve tatlımsılık devam ediyor. Burada amberi andıran bir koku gövdesi belirmeye başlıyor. İçerisinde amber yok. Ama yoğun bir tütsü kullanımı var. Sevmediğim kilise tütsüsü havasında değil. Gayet odunsu ve balzamik hissettiriyor. Zaten bu nedenle amber içeriyor sandım. Beni yanıltması çok hoşuma gitti. Kült notaları kullanmadan da o hissiyatı verebilmek bence bu sanatın en önemli gizemi. Tütsü aromasında hafif bir yanıklık da var ve bu beni çok fazlaca çekti kendisine. O tatlı beyazlık bir süre devam ediyor ama orta-alt kısımlarda beyazlık griye dönüyor ve topraksılık da hissedilmeye başlıyor. Labdanum balzamik bir hava katarken, tütsü ise müthiş bir odunsu hava yaratıyor. Güçlü bir parfüm Botafumeiro. Kalıcılığı da fark edilirliği de ortalama üstünde. Sonbahar ve kışa çok yakışacak bir parfüm. Tam da tanımlayamadığım bir his veriyor bana ve bu balzamik, hafif reçinemsi, kuru tütsülü, tatlımsı aromatik kokuyu gerçekten çok beğendim. Şimdiye kadar denediğim hiçbir tütsü temalı parfüme benzemiyor. Fiyat handikabım olmasa (100ml 150€) hiç düşünmeden bir şişesini alırdım. İlerisi için hayırlısı diyerekten 9/10.

    Deneme Günlüğü #18#de görüşmek üzere. Saygılar...

    Yorum


    • Herod
      Herod Yorumladı
      Yorumu düzenleme
      Ben incir severim de fiyatı 219 euro olmayınca umarım deneme şansım olur ama ninfeo mio dan iyisini görmedim henüz eline diline sağlık

  • The Vagabond Prince - Land Of Warriors: Parfüm sample olduğu için tenime sıkamadım ancak bir miktarımı elime damlattım. Bunu belirttikten sonra kokuya geçersem açılışındaki huş ağacı ve hafif kirli hayvansı yapısı ile güzel bir deri hissiyatı yakalayan ve derinlerden gelen odunsu notaların hissedildiği bir parfümken sonrasında 10-15 dakikalık keyif bir anda yerini oldukça yeşil hissiyata sahip tatlımsı domates yaprağı ile beni hüsrana uğratıyor. Kullandığım anın heyecanı ile parfümü yazsam çok sevdim diyecekken bir anda orta notalara geçmesi ve açılışı ile hemen hemen hiç benzemeyen parfüm beni şaşırttı. Açılışındaki dumansı, karanlık, kirli ve hayvansı koku bir anda gidip yerine hafif derinlerden gelen tatlımsı hissiyat domates yaprağı ve melek otu ile devam ediyor. Performansa hemen girişte bahsettiğim nedenle bir şey diyemeyeceğim ancak açılışı benim için 8-9 puan bandındayken orta notalarda 6/10 alıyor.

    Yorum


    • Terre D'Hermes - Eau Intense Vetiver.
      Acilis bol limoni vetiver, orta notalar ve drydown biberli vetiver.
      Orta notalardan itibaren parfumu daha cok begendigimi soyleyebilirim ama biraz daha fazla seyler bekliyordum sanirim.
      Bizleri tatmin edecegini sanmiyorum ama genel olarak begenilecegini dusunuyorum.
      Kalicilik kotu degil ama bence yeterli de degil, ortalama diyebilirim.
      Tende son kalan ise vetiver degil sadece sichuan biberi.
      Liste fiyati 100ml - 867 TL.

      Yorum


      • cantona8
        cantona8 Yorumladı
        Yorumu düzenleme
        Full sentetik icerikler bile artik 400 500 tl civarinda... fiyata uzulsem mi uzulmesem mi bilemedim

      • Frozenwings
        Frozenwings Yorumladı
        Yorumu düzenleme
        Benim de deneme imkanım oldu da o mineral toprak kokusu olmayınca Terre büyüsünü kaybetmiş diye düşünüyorum.

    • Pazar sabaha kadar nöbetçiyim. Boşta kaldıkça denemeler devam edecek.
      Profumumlar
      Nishaneler
      Bvlgari Özel seri
      Xerjoff Alex 2
      Ne ararsan burda yani işler yoğun
      Click image for larger version

Name:	9ABDF1EE-FA90-44A8-BFBC-933AC3EBC9F2.jpeg
Views:	211
Size:	375.2 KB
ID:	89055

      Yorum


      • Jovoy - Pavillon Rouge; açılışı oldukça boozy bir etkiyle açılıyor. Rom ve viski birlikteliğinden oluşan akor mest edici. Bu akorun arasına yerleştirilmiş olan susam çok rahat kendini hissettirmekte. Susam kokusunu bu tatlı susam kurabiyeleri üzerinde bulunan hafif şekerli susamlara benzetebiliriz. Açılışındaki boozy ve hafif tatlı susam ile oldukça maskulen bir koku olarak açıldı. Sonrasında yerleşen deri akoru ile Private Label'a selam çakan bir koku haline dönüştü. Private Label'da rahatsız eden o papirüs çıkarılmış bir deri hayal edin. Açılıştaki boozy hava kısa sürüp kaybolduktan sonra deri, ıslak tütün ve çay ile birleşmiş dumansı bir hava ortaya çıkıyor. Oldukça beğendim. Deri parfümü konusunda bu marka gerçekten hakkını veriyor bence kesinlikle şişeli alınacaklar arasına yazılacak bir koku. 8/10


        Jovoy - Remember Me: Açılışı oldukça kremsi ve vanilyalı oluyor. Kremsi yapıdaki açılışı başarılı ve lezzetli. Orta notalardan itibaren koku erkek kullanımına da uygun bir yapıya bürünmekte. Ancak orta notalardan itibaren frangipani ve süt ile birleşik yeşil notalar kokuyu cidden ucuz bir koku hissiyatına büründürdü. Açılışındaki o gourmand vanilyalı oldukça tatlı ve kremsi yapı bir anda çiçeksi yeşil bir hale büründü. Beğenenler olacaktır ama ben beğenemedim ne yazık ki. Koku yapı itibariyle hiç bana göre değil. Açılışına aldanıp alınırsa üzülebilirsiniz. Bu kokunun orta notaları gazetelerde çıkan "eşini makyajsız görünce boşanma davası açan adamların" hislerini yaşayarak değerlendiriyorum. Dip notalarda ise yine harika bir drydown ve pudramsı vanilyamsı havası ile yine beğenimi kazandı. Kalıcılık ve performans ise efsane diyebilirim. 7/10 (açılış 8/10 ve drydown 9/10)
        Son Düzenleme Azzura; 24-09-18, 20:34. Tarafından yapıldı.

        Yorum


        • PinotNoir
          PinotNoir Yorumladı
          Yorumu düzenleme
          Sütten çekiniyordum, bakalım nasıl çıkacak?

        • Azzura
          Azzura Yorumladı
          Yorumu düzenleme
          PinotNoir orta notaları geçince dip notalar da harika tozlu pudramsı bir vanilya ile devam ediyor. Ben sadece orta notaları pek sevemedim ama bence güzel bir parfüm.

        • PinotNoir
          PinotNoir Yorumladı
          Yorumu düzenleme
          Teşekkürler, bakacağız.

      • Deneme Günlüğü #18#

        Boadicea The Victorious Chariot: Güçlü ve yoğun içeriklere sahip bir marka olan Boadicea’nın, bu tasarımı diğerleri kadar iddialı değil. Meyveli bir oryantal olan Chariot, açılışını yoğun tatlı meyvelerle yapıyor (elma, siyah üzüm ve çevirisi kırmızı dut olan red berries denen bir meyve). Ardından yopun bir arabik oud ile birlikte odunsular devreye giriyor. Safran, vanilya, benzoin, sandal ağacı, sümbülteber, gül ne ararsanız var. Bu kadar zengin bir içeriğe hiç yakıştıramadığım bir koku çıkmış ortaya. İçeriği görünce çok iştahlanmıştım hâlbuki. Orta kısımlardan itibaren parfümün arabik hale gelmesindeki en büyük etken ise gül. Fazlaca doğu kültürüne sahip bir tasarım olmuş ve bu tarzı beğenenler için dolu dolu bir parfüm gibi görünebilir. Ama benim tarzım değil. Arabik odunsuları da andırıyor zaten. Buna tatlı aromatik meyveler de eklenince durum benim için faciaya dönüştü. Kafamda çok büyüttüğüm bir parfümdü içerik etkisi yüzünden. Performansı çok yüksek. Kalıcılık ve fark edilirlik ortalamanın hayli üstünde. Çok güçlü bir parfüm ama elma, gül, oud, siyah üzüm gibi notaların çok ön planda olması nedeniyle benim için büyük hayal kırıklığı oldu. Çokça benzerine rastlanabilecek bir temaya sahip kısaca. Sonlarına doğru o arabik hava gülün iyice zayıflamasıyla terk ediliyor. Yumuşak ve hafif tatlılık içeren bir odunsu kalıyor geriye. Ama yine de durumu kurtarmaya yetmiyor bence. Her ne kadar beğenmesem de 6/10.

        Mazzolari Nero: Mazzolari markası her şeyden önce bir İtalyan parfüm markası olduğu için, çıkaracağı her parfümü hayata benim için 1-0 önde başlıyor. Tabi şimdiye kadar denediklerim beni bir bir markadan soğutarak itti. Anlam veremediğim ve adına niş diyemeyeceğim şeyler var parfümlerinin genelinde. Artık Mazzolari defterini kapatmak üzereyken Aventus benzeri çılgınlığına eklenen en yeni tasarımlardan birisi olan Nero’yu da deneyip bu işi tamamen bitireyim dedim. Nero için daha hayvansal bir Aventus diyebilirim. Bolca misk ile güçlendirilmiş bir Aventus tabanı, daha az odunsu ve daha çok meyveli bir şekilde karşımıza çıkıyor Nero’da. Tatlılık hat safhada ayrıca. Şunu öğrendim ki; Ne olursa olsun hiç biri bir Aventus olmayacak. O yüzden beyhude çabalara hiç gerek yok (Aventus klonu arayan arkadaşlara sesleniyorum). Aventus’unuzu çok seviyorsanız alın ve kullanın. Mazzolari Nero’nun parfumaria.com’da 130€ gibi bir fiyatı var ve yaklaşık 900-1000₺ arası olacak bize göre yeni fiyatı. Değer mi? Bence kendisi varken yan sanayilerine gerek yok. Zaten Nero bolca miskli bir yapıda olduğundan, benim için başlamadan bitti. Gerçek misk değil tabi bu. Çoğumuzun artık hemen her parfümde rastladığı o sentetik beyaz-gri misklerden. Parfümde bir detay da amber yumuşaklığı. Bazen belli belirsiz bir amber (kehribar) keyfi veriyor gibi oluyor ama sonrasında misk algılayınca devamı gelemiyor bunun da. Paçuli (silhat) hissedemedim. Siyah üzüm kullanımı da metalik olmamasından kurtarıyor durumu biraz. Orta-alt kısımlarda lastiğimsi bir tını da geliyor bazen ama sanırım kullanılan bir sentetikten kaynaklanıyor. Benlik bir parfüm değil. Meraktan aldım denedim. Derler ya zaten; ya meraktan diye… Yine de Armaf, Haramain, Reyane, Afnan gibi kopyalarının ayrıca çok sentetik ve kalitesiz oluşları da düşünülürse, Nero epey bi parfüm sayılır onlara göre. Performansı epey memnun edici. Hele kalıcılığı efsane. Genel beğenisi ise haliyle yüksek. 7/10.

        Jardins d’Ecrivains George: İçeriğe göre hayal ettiğim ile karşılaştığım iki farklı koku profili oldu. Kahve, tütün, Peru balsamı, mür, heliotrope (yanılmıyorsam kedi otu), misk, portakal çiçeği ve bergamot notaları ile akıllarda ilk olarak yumuşak ve tatlımsı bir koku profili canlandırıyor. Balsamik bir tütün bekledim ama maskülen isminden (George) ötürü de acaba eski kafa tütünlere benzer mi diye de düşünmedim değil. Neyse… Parfüm ilk sıkıldığı andan itibaren eskiye selam duran bir havada başlıyor. Sanırım eskiyi bir modernize etme düşüncesi oluşmuş. Modern bir George amca gibi. Eski tütün kolonyalarındaki tütün tadını, olgun bir neroli (acı portakal çiçeği) ile mür ve balsam ile yumuşatılmış, hafif tatlandırılmış, çiçeksi bir dokunuşla da misk ekseni üzerinde tasarımı tamamlamış gibi. Sentetik bir misk kullanımına rastlamadım. Ya da benim bildiğim tip sentetiklerden değil demek daha doğru. Doğal kullanılabileceğini pek sanmıyorum. En azından rahatsız etmemesi güzel. Genel olarak balsamik aromatik bir tütün parfümü diyebilirim. Ama aromatik tarafını beğendim. İyi ki kafamda canlandırdığım gibi değilmiş. Performansı da iyi. Kalıcılığı orta üst, yaylımı ise orta. Değişik bir parfüm olmuş demek ne kadar doğru bilmiyorum ama yine de kullanımı zevkli. 7/10.

        Zeromolecole Geco:Gelecek vadeden bir içerik yakalayınca denememek olmaz dedik. Hatta aldık bölüştürdük. Pişman da olmadık. Paçuli, rom, sandal ağacı, tarçın, muskat, vanilya ve bal. Hey yavrum içeriğe bak. Tabi bu tarz bir içerik hazırlamak zor değil. Hemen hepsi popüler notalar ve dengeli bir tasarımla ortaya çıkacak ürünün kötü olmasına imkân yok. Keza Geco da bunu başarmış ve ortaya lezzetli bir oryantal çıkarmış. Baştaki güçlü rom yayılımı ve peşinden gelen Straight to Heaven vari paçulisi çok kaliteli. Orta kısımlara geçerken parfüm tam bir oryantal gibi davranıyor ve sandal-tarçın-vanilya tadı çok naif geliyor. Sadece küçük bir dokunuş gibi. Parfüme yumuşaklığını kazandıran yapıyı oluşturuyor gibiler. Bal çok fazla algılanmıyor ama bence daha ön planda olsa fena olmaz gibi hissediyorum. Parfüm kalan kısmında genel olarak tatlımsı baharatlı, romlu bir paçuli (silhat) gibi hissettirdi bana. Keyifli bir koku yapısına sahip. Ben sevdiğimi söylemeliyim. Bazen miskli aromatik odunsuları andırsa da içinde misk olmaması da beni şaşırttı. Acaba o havayı veren ne? Öğrenmenin sonu yok. En büyük eleştiri performansına gelmeli. Kalıcılığı idare ediyor epeyce ama yayılım özellikle ilk yarım saatten sonra tene yapışıyor. Keşke daha yayılımlı olsaymış. Nedense bana bu Kilian Straight to Heaven’ı anımsattı bu yönden. 7/10.

        Histoires de Parfums Prolixe: Gel gelelim En Aparte serisinden denediğim ikinci parfüm olan Prolixe’e. Denemeden önce hakkında epeyce yazı/yorum okudum. İçeriğini araştırdım vs. Bir kere marka Histoires de Parfums olunca bendeki beklenti otomatik olarak kendine ayar çekiyor. Bir de markanın en pahalı serisinden bir parfüm olunca, Irreverent denememdeki olumlu izlenimlerimi buraya da taşıdım. Parfüm oryantal odunsu tanımının tam kendisi. Zaten oryantal denince aklıma ilk gelen iki nota gül ve safran. Prolixe de bolca safran içeriyor. İlk başlarda safranı Frederic Malle Dries Van Noten ile tanıyıp sevmiştim. Ama sonra nedense, bunda başarısız denemelerimin de etkisi olacak ki safrana karşı bir tepki, bir ön yargı oluşmaya başladı. Bir dönem (2-3 yıl önceleri) safranlı parfümlerin çok revaçta olduğunu hatırlıyorum. Bu tarz balsamik ve oryantal kokuların hemen her niş markada birer örneği vardı. Uzattım… Prolixe yoğun ve olgun meyvelerle başlıyor. Hafif bir yabanilik de geliyor koku aromasında. Bunu Frenk üzümü yaprağı sağlıyor olabilir. Olabilir diyorum çünkü kokusunu net olarak bilmiyorum. Ananas ve greyfurt tıpkı karamelize edilmiş gibi geliyor. Parfüm orta kısma çok çabuk adım atıyor ve uzunca bir süre bu kısımdan devam ediyor koku. Safran çok ön planda ve oldukça doğu kültürüne haiz. En büyük partneri ise deri. Muhteşem bir deri-safran yoldaşlığı var bu kısımda. Denk geldiğim en iyi safran-deri bileşimi demek istiyorum. O kadar yoğun ki içerisinde gül de var gibi. Ama açıklanan notalarda göremedim. Kokusu bana hitap etmiyor ama bu tarz yoğun ve oryantal odunsu parfümleri sevenlerin kesinlikle denemesi gerekiyor. Kalite hissiyatı çok yüksek. Irreverent’ten bir basamak daha üstte bence. Performasına gelecek olursak; tenimde denedim ve kalıcılığı neredeyse 16 saati buldu. Yayılımı ise başlarda çok yüksek, 1 saat sonrasında ise kol mesafesinde ve uzun süre o seviyede devam ediyor. Parfümün uzaktan algılanan kokusu ile yakından kokladığınızda algıladığınız koku iki farklı parfüm gibi. Yoğun miktarda tarçın barındırıyormuş gibi gelse de yakından koklayınca bunun safran olduğunu anlıyorsunuz. Keza uzaktan yine karanfil gibi gelen bir kısım da var. Bunu ne sağlamış olabilir bilmiyorum ama Frenk üzümü yaprağı ile kakule? Atölyeye girip denemek lazım bolca. İşin en zevkli kısmı da bu zaten. Parfümler sadece kullanıcı iseniz size hoş kokudan ibarettir. Ama bu ise daha farklı bir bakış açısına sahip iseniz asıl merak ettiğiniz işin arka planı oluyor. Yani yemeği yerken aldığınız keyif ve lezzet, bazılarına mutfakta neler olduğunu düşündürtür, bazılarına ise “yedim doydum, Allah olmayanlara da versin elhamdulillah, elinize sağlık” dedirtir. Her neyse… Parfüm yüksek dağları yaratmamış ya da Amerika’yı keşfetmemiş sonuç olarak. Sadece düzgün ve kaliteli bir iş çıkarmış ve bize de koklamak, zevkine varmak kalmış dersem yanıltıcı olmam. Koku bana hitap etmese de kalite hissiyatı ve performansı yüksek olduğu için adil olmak gerekir diye düşünüyorum. 8/10.

        BeauFort London Coeur de Noir: İngiltere merkezli bir parfüm evi olan BeauFort, Fathom V ile aldığı ödülden sonra dikkatleri iyice üzerine çekti. Fathom V, ilk denediğimde de şimdi de hala kendi sınıfındaki en beğendiğim parfüm olarak aklımda yer etmiş durumda. Haliyle bu kadar güzel bulduğum bir markanın diğer tasarımlarına da bir göz attığımda birbirinden enteresan içeriklere sahip parfümlerinin olduğunu gördüm ve tüm BeauFort London parfümlerinin samplelarını sipariş etmiş, en merak ettiğim parfümlerinden biri olan Coeur de Noir’i deniyor halde bulmuş oldum kendimi. Tek kelime ile muhteşem! Uzun zamandır hasret kaldığım bir tarz ve açılış. Çok yoğun bir rom ve zencefil geliyor. Ama öyle bilindik bir şeye benzemiyor. Özellikle yanık, isli bir efekt var. Ardından hemen kupkuru bir deri geliyor. Sanki tütsülenmiş bir deri gibi. Islak küle yakın bir koku hissiyatı veriyor. Kullanılan tütünden kaynaklanıyor olma ihtimali üzerindeyim. Orta kısımlara gelirken bu yanık kuru hava, çok hafif yanık plastik gibi davranıyor ama itici bir şekilde değil. Mürekkep kokusunu ise net şekilde algılayabiliyorsunuz. Çünkü bildiğimiz dolma kalem mürekkebi gibi kokuyor sanki. Plastiğimsi yanıklığın da sebebi sanırım mürekkep. Huş ağacı notası belirtilmiş ama tat olarak Aventus’ta kullanılan huş ağacına pek benzememiş örnek olarak. Tanıdığım huş ağacı içeren parfümleri bir gözden geçirdim. Coeur de Noir’de derili karanlık bir odunsu hava var. Odunsu karanlık bir deri mi yoksa? Parfüm gerçekten çok başarılı ama bir o kadar da tematik. Fathom V kadar kullanılabilirliği yok. Ama kokladığım en farklı parfümlerden birisi ve kesinlikle imza parfümü dediğin böyle olur. Beğeni olarak düşündüğümde, odunsu kısmı biraz daha reçineli ve odunsu aromatiklikte olsaydı 10/10 derdim. Deri kullanımından bahsedecek olursam eğer; Bois 1920 Oro’daki deri-tütün kullanımı ile çok benzer. Oro’nun sıfır aromalı hali gibi kokuyor. Hatta tek başına deri olarak ele aldığımızda Mona di Orio Cuir’deki deri kullanımına da çok yakın. Fanatik seviyede beğendiğim bu iki parfümle kurduğum köprüler ile Coeur de Noir’i ne kadar beğendiğimi açık etmiş oldum. Performans falan konuşturmayacak kadar otoriter ve sert bir parfüm. Yinelemiş olacağım ama tam bir imza parfümü. Kullanım alanı çok kısıtlı ve haliyle genel beğeniye oynayacak bir koku değil. Zaten böyle bir amacının da olmadığını içeriğine göz attığınızda anlıyorsunuz. Tek olumsuz yanı kuru ve tekdüze ilerlemesi. Benim için ise epey kuru ve depresif olması. Biraz daha aromatik bir reçine tadı barındırsaydı keşke. Ama yine de huş ağacı ve mürekkep durumu kurtarıyor. 9/10.

        # SON #
        Son Düzenleme cantona8; 08-11-18, 14:43. Tarafından yapıldı.

        Yorum


        • PinotNoir
          PinotNoir Yorumladı
          Yorumu düzenleme
          Emeğine sağlık kardeşim. Evet, maalesef Geco zayıf.

      • Orjinal yazı sahibi: Azzura View Post
        Jovoy - Pavillon Rouge; açılışı oldukça boozy bir etkiyle açılıyor. Rom ve viski birlikteliğinden oluşan akor mest edici. Bu akorun arasına yerleştirilmiş olan susam çok rahat kendini hissettirmekte. Susam kokusunu bu tatlı susam kurabiyeleri üzerinde bulunan hafif şekerli susamlara benzetebiliriz. Açılışındaki boozy ve hafif tatlı susam ile oldukça maskulen bir koku olarak açıldı. Sonrasında yerleşen deri akoru ile Private Label'a selam çakan bir koku haline dönüştü. Private Label'da rahatsız eden o papirüs çıkarılmış bir deri hayal edin. Açılıştaki boozy hava kısa sürüp kaybolduktan sonra deri, ıslak tütün ve çay ile birleşmiş dumansı bir hava ortaya çıkıyor. Oldukça beğendim. Deri parfümü konusunda bu marka gerçekten hakkını veriyor bence kesinlikle şişeli alınacaklar arasına yazılacak bir koku. 8/10


        Jovoy - Remember Me: Açılışı oldukça kremsi ve vanilyalı oluyor. Kremsi yapıdaki açılışı başarılı ve lezzetli. Orta notalardan itibaren koku erkek kullanımına da uygun bir yapıya bürünmekte. Ancak orta notalardan itibaren frangipani ve süt ile birleşik yeşil notalar kokuyu cidden ucuz bir koku hissiyatına büründürdü. Açılışındaki o gourmand vanilyalı oldukça tatlı ve kremsi yapı bir anda çiçeksi yeşil bir hale büründü. Beğenenler olacaktır ama ben beğenemedim ne yazık ki. Koku yapı itibariyle hiç bana göre değil. Açılışına aldanıp alınırsa üzülebilirsiniz. Bu kokunun orta notaları gazetelerde çıkan "eşini makyajsız görünce boşanma davası açan adamların" hislerini yaşayarak değerlendiriyorum. Dip notalarda ise yine harika bir drydown ve pudramsı vanilyamsı havası ile yine beğenimi kazandı. Kalıcılık ve performans ise efsane diyebilirim. 7/10 (açılış 8/10 ve drydown 9/10)
        Remember Me ile ilgili yorumuna ben de katılıyorum. Bana nedense çok lezzetli geldi ayrıca. Bir parfüm olarak değil de, koku olarak çok doyurucu (gurme kategorisi içerisindeki parfümlere nazaran). Doyuruculuktan kasıt parfüm içeriği değil de, bildiğimiz doymak deyiminden hareketle, güzel sütlü meyveli bir pastayı yerken burnumuza kadar yayılan o vanilya tadı. Bu parfüm bir bayan üzerinde çok daha zarif durabilir. Koku biraz çıplak kalmış gibi. Xerjoff Lira'nın, içerisinden kan portakalının çekilmiş halini çağrıştırdı bana. Zorlayıcı sınırda kalıcı ve farkedilir ayrıca. Yakamı bırakırsa Pavillon Rouge'a da bakacağım bir merakla.

        Edit notu: Schwarzlose Berlin Leder 6 da benzer bir sütlü vanilya ile kurgulanmış ama çok daha başarılı ve doyurucu bana göre...
        Son Düzenleme cantona8; 25-09-18, 12:55. Tarafından yapıldı.

        Yorum


        • Dün dostum PinotNoir ile konuşurken güzel bir şey söyledi. "Hala Private Label'in ekmeğini yiyorlar". Bu ifade = Pavillon Rouge Incident Diplomatique'den sonra bir Private Label yorumu daha bence... Özellikle orta kısımlardan sonra ortaya benzer bir yarı madeni yarı metalik his çıkıveriyor. Başlangıcı ile orta kısımları arasında bariz bir geçiş var. Ortak notalar çok az. Baştaki boozy diye adlandırılan alkolik tema çabuk dağılıyor zaten. En azından gidişat gurmeye doğru olsaydı bir kaç basamak daha yukarılara çıkabilirdi koku güzelliği. Bence Incident ve Private'ten sonra irtifa kaybı olmuş.

          Yorum


          • Remember Me ye bayıldım. Gerçekten başarılı bir parfüm olmuş. Kıyafet üzerinde ise performans ertesi güne yansıyor.

            Yorum


            • Jovoy - Pavillon Rouge

              O sıcacık baharatlarla süslenmiş viski ile açılış nedir öyle... Uzun zamandır bu kadar net viski akoru bi' parfümde koklamamıştım gerçekten. Acayip güzel.

              Ahşap sehpa üzerinde çerez tabağı, bi' dolu kadeh, kül tablası ve sigara gözümün önünde belirdi. Nedeni aslında açılıştan itibaren viskinin altında bi' yerlerde usulca saklanmış olan deri ve tütünün inanılmaz uyumu. Gerçekten nefis. Özellikle sert ve ayakkabı boyası gibi kokan hemcinslerinden sıyrılmış fark yaratan pürüzsüz, deneyimlemesi müthiş keyifli bi' deri kullanılmış.

              Asıl şirazemi dağıtan bu kadar derinin, tütünün hakim olduğu alkolik bi' ortamdan tertemiz, ferah bi' çay bahçesine geçiş oldu. Yavaş yavaş öyle bi' geçiyor ki... Yani bunu nasıl başarmışlar takdir etmemek mümkün değil. Çay notası Kokucuktan edindiğim ile aynı çizgide ve çok net.

              İki farklı olay yaşanıyor teninizde ve ikisini de dibine kadar hissediyorsunuz. Çayla beraber gelen hafif kahve ve yumuşacık vanilya ilk resmi darmadağın ediyor.

              Kafada fosfor kalmadı oradan oraya ışınlanıp imgelerle boğuşmaktan.

              Tüm bu sentezin bıraktığı parçaları ancak şu şekilde birleştirebildim; Serin bi' havada deri ceketiyle, elinde sigarasıyla, koltuk altında gazetesiyle ve iç cebinde viski dolu matarasıyla açık bi' alanda "şimdilik" çayını yudumlayan biri. Bi' kadın da olabilir bi' erkekte...

              Başarılı bi' çalışma kesinlikle. Çok sevdim.
              - Stop the car...
              - What ?!
              - Stop the fuckin' car!

              Yorum


              • Private Label'i sevmekle birlikte şirket ortamında pek kullanamayan biri olarak daha kullanışlı buldum Pavillon Rouge.

                Yorum


                • Bugün TF Tuscan Leather denedim ve The Merchant of Venice Pure Leahter ile arasında sadece performans,fiyat ve kalıcılık farkı olduğunu gördüm.
                  MMG'den de Wicked Love denedim. O da hiç fena değildi. Kendine özgü ama aynı zamanda da günlük kullanıma uygun başarılı bir çalışmaya imza atmışlar.

                  Yorum


                  • Guerlain - Homme (2016) EDP;açılışı boozy bir şekilde oluyor. Rom ve mentol lime limonu ile harika bir şekilde açılıyor. Açılışında lidg benzeri bir paçuli de hissettin. Beğenimi çok ama çok kazandı bu müthiş boozy hem biraz earthy hem biraz citrus açılış.

                    Rom ve mentolün etkisi kısa sürüp geriye çekilip paçuli de iyice gerileyince çiçeksi notaların etkisi artmakta ve lime ile birleşip sedir ile odunsu bir hissiyatta ilerlemekte. Vetiver net olarak hissedilmekte ve kapanışta giderek artan bir odunsuluk ile tenden ayrılmakta.

                    Açılışına aldanmayıp biraz beklemekte fayda var. Açılışı çok fazla xerjoff renaissence ve lidg paçulisinin karışımına benziyor. Sonrası genel beğeniye oynayan çiçeksi notaların odunsu notalar ile birleşimi halinde ve maskulenlik düşmekte. Thierry Wasser’in tasarladığı parfümleri sevemediğimi farkettim ama yine de denemeye değer.

                    Sevilde fiyatı şu an 100 ml 716 TL

                    Yorum


                    • Givenchy - Gentelman EDP; dior homme vintage benzeri bir koku. Pek bir yenilik vaad etmiyor. Pek memnun kalmadım.

                      Yorum


                      • Parfum d’Empire Eau de Gloire. Yeşil,lavantalı deri. Citruslar da belirgin baya. Özellikle net bir limon kokusu aldım ben. Deri ve lavanta kullanımı biraz eski bir parfüm izlenimi yaratıyor ama ben beğendim. Yaz akşamları ve diğer 3 mevsim kullanılabilir bence. Özetle yine beğendiğim ama şişeli alacak kadar aşık olmadığım bir parfüm oldu benim için.

                        Yorum

                        İşleniyor...
                        X