Duyuru

Çökme
Henüz duyuru yok.

Bugün Hangi Parfümü/Kokuyu Denediniz / Test Ettiniz

Çökme
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
Yeni Mesajlar

  • Anatole Lebreton - Cornaline; açılışı oldukça tatlı bir ylang ylang ve şeftali akoru ile yapan ve tatlılığı herkesin sevemeyeceği kadar çok olan bir parfüm. Açılışının ardından tatlılığın bir anda geri çekilip yerini havuç, ylang ylang ve süsen kökünün dansına bırakıp ardından eklenen ve kısa sürede gözden kaybolan benzoin ile kremsi pudramsı bir havaya bürünün diplere doğru bahar aylarında bahçelerde sıkça görünen sümbül ile bahara tekrar geri dönmenizi sağlayan başarılı bir iş.

    Yorum


    • Deneme Günlüğü #3#

      Sigilli Athunis:
      Başından sonuna kadar vetiver. Hatta vetiverin dibi. Hatta vetivere belki de referans gösterilir. İnanılmaz başarılı bence. Sultan Vetiver ile birlikte vetiver nedir dersine çalışırken yararlanılacak ikinci bir kaynak olabilir. Ama sert, köksü, törpülenmemiş ama çok da sivri değil. Aslında tokatlayacak seviyede olmasa gayet kullanılabilir de. Ama kelimenin tam manasıyla "köksü vetiver" işte budur. Denemeye değer mi? Burnunuz buna hazırsa kesinlikle değer.

      Lancome Trophee (Vintage): Vintage koku olunca, kesin birbirlerini andırıyorlardır vs diye düşünüyor insan. Materyal kısıtlılığından mıdır nedir? Ama Trophee kısmen rakiplerinden kalitesi yönüyle ayrılıyor. Bu kafada çok parfüm kokladım tabi ama yine de gerçek Jean Patou Vintage haricinde Trophee kadar lezzetli bir parfüme denk gelmedim. Limonun her türlüsü her yeri var, çay, misk ve en önemlisi parfüme kişilik kazandıran bir yıldız, meşe yosunu var. Benim için kâfi. Performansı pek yok ama yazın sıcak günlerde, biraz daha tecrübeli yaşlara sahip kullanıcılarına inanılmaz bir karizma katar. Sanırım Xerjoff, yazlıklarını çalışırken Fiero vs bundan ilham almış :P (şaka). Denemeye değer mi? Kesinlikle...

      Tauerville Incense Flash: Tauer markası severek takip ettiklerim arasında. Dolayısıyla onun elinden çıkan parfümlere ilgim oluyor. Incense Flash'ı beklenti içerisinde denedim. Daha önceden elimde olan Tauer Incense Extreme ile çok benzer bir yapıda. Açılışı tütsülü odunsularla ve biraz da yanıkvari bir havada gerçekleşiyor. Tütsü efektini çok sevdim. Orta kısımlarda gövdeye deri ile sağlam bir çivi çakıyor ve oraya tutunuyor. Tütsülü odunsu deri dense hakkı yenmiş olmaz hani. İçerisindeki notaları güzel yansıtan bir çalışma. Ben yine de Incense Extreme'den yana oyumu kullanıyorum ama denemeye değer mi? Bence evet.

      Paloma Picasso Mon Parfum (Vintage): Bir başka vintage merakım sonucu beklenti içine girerek edindiğim dekantımdan yaptığım denemede, eski parfümlerin aslında yenilere nasıl da dersler vereceğini, ama yenilerin o dersleri bir türlü almadıklarını gördüm. Paçuli, gül, bal, amber, misk, limon, yasemin, iris.... Ne ararsanız var ve tam bir sanat eseri gibi. Vintage oluşu belki bazı notaları önemli ölçüde değişime uğratmış ya da zayıflatmış olabilir tabii ki ama yine de gül ve meşe yosununu net algılayabiliyorsunuz. Çiçeksi citruslar ile açılışı yapıyor ve sonra hayvansal notaların devreye girmesiyle hafif kirlilik başlıyorken, bir yandan da pudra tatlılığında bir yumuşak geçiş izletiyor. Gövde kısım ise daha çok gül, meşe yosunu ve amberden oluşuyor gibi geldi bana. Algılar değişebilir kişiden kişiye. Bunu hatırlatmakta yarar var tabi. Sonları da yine gövde kısıma paralel şekilde ilerleyerek tenden ayrılıyor. Başlarda kalıcı ve farkedilir. Sonra performansı biraz düştü ama yaşına veriyorum Denemeye değer mi? Bu da sorulur mu?

      Gres Homme de Gres: Klasik citrus başlangıcına farklılık olarak yeşil bir görünüm katılmış. Gayet ferah ve beyefendi bir başlangıcı var. Ama meşe yosunu orta kısımlardan itibaren kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayınca olanlar oluyor. Parfüm gerçekten çok fazla derecede Christopher Street ile benzer. O parfümü deneyenler/bilenler ne demek istediğimi daha kolay anlayacaktır. Tamı tamına bir beyefendinin yazlık kokusu budur işte. Trophee'yi iki ile üçle çarpın. Oldu size Homme de Gres. Müthiş bir parfüm. Gerçekten meşe yosunu ile neler neler yapılabileceğinin dersi verilmiş. Sözü geçmişken Christopher Street'i de deneyin bulursanız. Gres de kesinlikle denemeye değer.

      Bruno Fazzolari Five: Fazzolari markasının gerçekten çok çok güzel işleri var. Birisi de kesinlikle yakın zamanlarda denediğim Ummagumma idi. Aslında Five ile başlayan tanışmamız sonrasında ne kadar parfümünü denediysem, hep Five'ın üzerine çıktığını söylemem mümkün. Five, başlangıç olarak limon ve türevleri güçlü citruslar ile başlıyor. Ki zaten parfümün ana karakterini de limon oluşturuyor. Çok sıcak günlerin gerçekten ilacı olur. Ama performansı biraz ortalama gibi. Orta kısımlara yaklaşırken eklenen hafif yeşilli bir hava ile ortadan itibaren kokunun biraz daha yumuşamasıyla ve odunsu bir şekle doğru sadece bir adım atmasıyla, karşımıza çok lezzetli, sağlam bir odunsu citrus çalışması çıkmış. Aromatik yanı kokunun lezzetine doyum olmuyor dedirtebilir. Profumum Roma Acqua Viva'dan sonra kokladığım en gerçekçi, en sağlam limon... Denemeye değer mi? Bence evet. Her ne kadar limon temalı parfümlerle aram pek iyi olmasa da.

      Jean-Luis Scherrer 2 (Vintage): Güçlü bir aromatik başlangıç, sonrasında beyaz çiçeksilerin ve hafif hayvansallığın etkisiyle, biraz da indolik şekilde ve amber ile vanilya tatlılığında devam eden, finalde de bal notasının beyaz çiçekler ile birlikte gayet hissedildiği bence zamanının en iyi parfümlerinden birisi. Zamanını yaşayamadım tabii ki ama o zamandan günümüze kalabilmiş muadili örnekleri incelediğimde Scherrer 2'nin gerçekten de çok sağlam bir parfüm olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Sağlam odunsu bir gövdeye de işlenseymiş tam bir erkek parfümü olurmuş. Keza bu haliyle de unisex kullanıma gayet yatkın duruyor. Feminenliği indolik çiçeksilerden ileri geliyor. Bal, vanilya ve amber ise karakterin oluşmasında en önemli iki nota olmuş bence. Kesinlikle denemeye değer bir parfüm. Hatta koleksiyoner iseniz bir köşede dursun derim edinebilme şansınız varsa.

      Jacques Bogart Furyo: İşte budur dedirtecek çılgınlıkta bir hayvansallık. Tadı, tuzu, ayarı her şeyi yerinde bir başlangıç.. O kadar güzel bir açılışı var ki, yeşilimsi, meyvemsi, hafif kırık bir tatlılılık.. Çok güzel işlenmiş bence. Bu vurucu başlangıç etkisini yitirmeye yüz tutmuşken ortaya hemen tütün ve amberimsi bir tatlılık daha çıkıveriyor. Ama gövde tamamen hayvansal. Bundan hiç ödün vermiyor. Kullanımı yürek isteyen cinsten değil öyle. Bence belirli bir imaj ve yaş isteyen bir karakteri var. Bu gerçek. Ama bir Afrika Olifant falan beklemeyin. Karşınızda her yönüyle ders niteliğinde olan bir parfüm var. Çok mu abartıyorum bilemedim ama kokuyu durup durup her kokladığımda farklı bir fazı geliyor. Orta kısımlarda mesela koku tütün-amberden incir-paçuliye doğru kısa kısa paslar atıyor. Castoreum ve civetin doğal kokularını bilemediğim için o kısmı hayvansallar diyerek geçiyorum tabi ama tamamen bildiğimiz hayvansal tatlar. Kesinlikle bir APLS gibi kaba, küfürbaz, kirli değil. Özellikle yeşil tema o kadar ferah hissettiriyor ki. Bir zaman sonra hayvansallık bunun neresinde diyecek kadar burnu kör edebiliyor. Diplerde hafif bir kirlilik, tozluluk Furyo'da da var ama bunlar sadece parıldayan nüanslar. Parfüme derinlik kazandıran noktalar. Jacques Bogart böylesine bir parfüm çıkartabildikten sonra nasıl şimdiki haline dönüşmüş acaba diye düşününce parfüm sever olarak üzülmedim değil. Evi arabayı satın gidin alın deneyin diyecek değilim ama mutlaka deneme listenizde kıyıda köşede de olsa bir yerde olsun (özellikle hayvansal içeriklere ilgili arkadaşlar için).

      Deneme Günlüğü #4#te görüşmek üzere. Saygılar...

      Yorum


      • Deneme Günlüğü #4#

        Ad Alain Delon Plus (Vintage): Ferah ve kaba bir açılış ile başlıyor. Daha çok çiçeksi bir başlangıç olarak ifade edilebilir. Orta kısımlar deri, tarçın, bal, lavanta ve meşe yosunu ekseninde, biraz daha kirli bir hava ile kendini gösteriyor. Değişik bir tarzı var. Şimdiye kadar koklamadığım cinsten. Deri mi baskın, tarçın mı baskın, lavanta mı? Epey zorladı beni. Ama aromatik olduğu kesin. Hatta oryantal sınıfına da girer bence. Gövde kısmı kaba, kirli, hafif bulanık ve yağlı metalik bir his veriyor. Enteresan olduğu için kullanılabilir olmasa da denemekte yarar var. Kişinin koku haznesine mutlaka bir şeyler katacağı kesin.

        Laura Biagiotti Tempore Uomo (Vintage): Freş meyveli, gayet aromatik bir açılışı var. Biraz sentetiklik de barındırıyor. Orta kısımlarına doğru odunsu bir gövdeye tutunuyor. İçerik olarak çok zengin ama koku güzelliği olarak biraz bulanık geldi bana. Tatlımtrak meyveli bir odunsu diyebilirim. Lavanta çok az da olsa hissediliyor. Tertemiz risksiz bir koku. Genel beğenisinin çok yüksek olacağına eminim. Ben çok beğenmedim ya da bana çok özel gelmedi. Denemeye değer mi? Bence bu tarzın meraklıları dışında hayır.

        Hermes Calèche (Vintage): Bolca aydınlık meyveler, aldehitler, beyazımsı çiçekler... Açılışı hafif yapay da olsa güzel. Ama sonra temiz çiçekler üzerine kurulmuş bir aldehit çalışma haline dönüyor. Benim aldehit ile aram hiç iyi değil. Eski kafa bayan parfümlerini çağrıştırıyorlar bana. Günümüzde belirli bir yaş ve olgunluk istiyor kesinlikle. Genç işi bir parfüm değil. Orta kısımlardan itibaren nispeten daha tatlı bir yapısı var ama her dem aldehit eksenli. O sebeple benim tarzım olmayan bir yapıda. Denemeye değer mi? Vintage olduğu için deneyecekseniz evet, başka bir nedenden ötürü ise hayır?

        Davidoff Zino: Piyasaya çıktığı zamanı düşünürsek (1988), abartıya kaçmadan, paçuli tabanlı bir maskülen nasıl yapılır? Dersi vermekte. Lavanta, yeşil limon, erkeksi çiçekler ile beslenen bir paçuli-vanilya gövdesine sahip. Bence bu alanda tam da türünün lideri. Bir designer markadan beklenenin çok çok daha üstünde. Orta kısımlar paçuli ekseninde çeşitli çiçeksi odunsular ile devam ediyor. Gül ve gül ağacı notalarına rastladım. Sanırım bu müthiş etkiyi veren birkaç notadan biri bunlar. Hafif tozlu paçuliye aynı zamanda eşlik eden çok naif bir de vanilya var. Yani harmanın her notasını neredeyse algılamak mümkün. Ağırlıklı görüşüm, kırmızımsı, çiçeksi, hafif yumuşak, tozlu bir paçuli parfümü. Denemeye değer mi? Kesinlikle değer.

        Dolce&Gabbana Sicily (Vintage): Şimdiye kadar pek benzerine rastlamadığım bir parfüm. Açılışını bol çiçeksi yeşil, pudramsı bir havayla yapıyor. Daha sonra çiçeksi bir tatlılığa, oradan da muzlu odunsu, mor çiçeksi bir parfüme dönüşüyor. Yapısı itibariyle enteresan bir çalışma olduğu kesin. Ama muz notasını baskın algıladığımdan pek kullanılabilir bulamadım. Denemeye değer mi? Bir şey kaybettirmez ama kazandırmaz da.

        Yves Saint Laurent Opium (Vintage 1983): kelimenin tam anlamıyla bir vintage. Belli ki çağının en popüler parfümlerindenmiş. Çok fazla nota üzerine değil ama, güçlü, sağlam ve az nota üzerine kurulmuş, belki de zamanının başyapıtlarından. Parfümün koku rengi çok koyu gibi durmasa da içeriğinden çok daha koyu olduğu kesin. Aromatik, yumuşak bir vanilya ile birlikte anason eşliğinde açılıyor ve orta kısımlardan itibaren daha baharatlı ve balzamik bir yapıya bürünüyor. Rahmetli dedemin Mekke’den getirdiği hacı yağına çok benzetiyorum ve beni çocukluğuma götürüyor. Çok rafine ve elegant bir kokusu var ama dediğim gibi deneyen çoğu kişi hacı yağı benzetmesi yapacaktır J Fazlaca olgun, yaş isteyen bir kokusu var. Bizim gibi gençlerin taşıyabileceğini sanmıyorum. Orta kısımlardan sonra anason ve kara üzüm ve vanilya birlikte ilerliyor ve kalıcılığı son derece iyi. Denemeye değer mi? Bence vintage parfüm meraklılarının kesinlikle denemekle kalmayıp koleksiyonlarına eklemeleri gereken bir parfüm.

        Weil Pour Homme (Vintage): 2004 yılında yenilenmiş hali nasıl bilmiyorum ama 1980 (yanlış bilmiyorsam) çıkışlı bu parfümün tarifini yapacak olursak; lavanta tatlılığında, hafif limoni ve yeşilimsi bir başlangıcı var. Orta kısımlara ilerlerken biraz daha çiçeksi dokunuşlar görülmeye başlıyor. Bu çiçeksilik odunsu bir gövdeye tutunuyor ve yeşil yosunlu, sedirli, parlak derili bir hal alıyor. Kesinlikle güzel bir iş. Yaş itibariyle 35-40 yaş üzerine daha iyi yakışır. Klasik bir tarzı var ama Bois du Portugal gibi Sartorial gibi gibi berber dükkanı lavantası tarzında değil, daha modern bir lavanta kullanımına sahip. Takım elbise kokusu olmaktan ziyade günlük bir koku profili veriyor. Beni tek rahatsız eden şey, ara ara aldehit tadı gelmesi. Onu da yok sayıyorum. Denemeye değer mi? Bence değer.

        Deneme Günlüğü #5#te görüşmek üzere. Saygılar...

        Yorum


        • Deneme Günlüğü #5#

          Sonoma Scent Studio Ambre Noir: Baştan sona balzamik bir amber. İçerisindeki en hafif nota gül ama parfümün kendisi hiç de ağır veya kasvetli değil. Bence kullanılabilir amber temalı parfümlerden bir tanesi. Girişi parlak bir şekilde meşe yosunu ve sedir ile yapıyor ve orta kısımlara geçiş yaparken gül tadı tıpkı Ambre Nuit’te olduğu gibi müthiş bir yumuşaklık ve karakter ekliyor. Bu yumuşaklığın içine labdanum da küçük sivriliklerle parfümün içerisinde mür ve castoreum ile birlikte derinlik kazandıran diğer sağlam notalar. Indie bir çalışma olduğu için materyal kalitesi üst seviyede. Performansı da ortalamanın üstünde. Denemeye değer mi? Bence evet. Sevilesi bir amber teması içeriyor.
          Pierre Balmain Vent Vert Original (Vintage): Ziyadesiyle parlak ve tatlımtrak çiçeksi bir başlangıcı var. Adını koymakta zorlandığım çiçeksiler içeriyor ve bunlara eşlik eden turuncu-sarı meyveler ile pürüzsüz bir geçişi var. Orta notalar baştakiler kadar zevk vermedi. Çiçeksi etki devam ederken parfüm iyiden iyiye yeşile bürünüyor. İçerisinde tırmalayan bir şeyler var ama o kısmı çözemedim. Tüm o pürüzsüzlüğü bozan… Ortalama performansa sahip olan Vent Vert Original, vintage olmasının dışında uyumsuz gövdesiyle bana sadece öylesine bir yeşil parfüm hissi verdi. Kış hariç her mevsim fısır fısır kullanılabilecek ve nispeten pozitif bir yapısı var. Denemeye değer mi? Kararsızım.
          Sonoma Scent Studio Fireside Intense: Adında geçen “fire” kelimesinden ötürü beklentim yeni bir dumansı, yanık, isli bir parfüm olacağı yönündeydi. Ne duman, ne köz, ne de is… Bence parfümü bu klasmanda farklı kılan en önemli şey, içerisinde bu yönde bir nota barındırmadan o hissi yaşatabilmesinde saklı. Tıpkı Ambre Russe’de tütün olmaması gibi. Parfümün açılışından bitişine kadar lineer olduğunu söylemek gerek. Katmanlı bir çalışma değil çoğu indie çalışma gibi. Gövde üzerine dizilmiş yardımcı moleküller. Bence gövdeyi de oluşturanlar odunsular ve oud, huş ağacı ve deri. Böylesine sert notaları ise amber, meşe yosunu ve sandal ağacı gibi notalar ile yumuşatıp deyim yerindeyse dizginlemişler. Huş ağacının bu parfümde çok hoş durduğunu belirterek, bence deneme listenizde olması gereken bir parfüm olduğunu söylemek istiyorum. Çok az ekşimsi, ortalama yumuşaklıkta, dumansı bir odun parfümü.
          Nasomatto Hindu Grass: Islak otlar ve çamurlu tütün gibi başlayıp, paçulinin ortaya oturmasıyla nemli, bir sürü bitkinin köküne, bir sürü böceğe ev sahipliği yapan bir toprak ana kokusuna dönüşmesi, bende parfümün üst klasman olmasına neden oldu. Kuru paçuliyi, ıslak yeşil notalarla öylesine güzel süslemiş ki parfümör, gerçekten de rutubetli toprak kokusu çıkıvermiş ortaya. Hatta saksı toprağı kokusu desem tam tarife yaklaşmış olurum. Hafif küflü bir hissiyatı da var çünkü. Pryn Ayothaya ile birlikte kokladığım en güzel ikinci rutubetli topraksı tema. Kesinlikle denemeye değer.
          Soivohle Meerschaum: Klasik indie kalitesinde materyallerden oluşuyor. Sağlam bir içerik belirtilmiş gibi durmuyor ama parfüm göründüğünden daha dolu gibi hissettiriyor. Açılışını, gövde kısmına nazaran daha parlak çiçeksilerle ve balzamik bir havada gerçekleştiriyor. Gövde kısmına geldiğinde ise kokuya tütün, meşe yosunu ve amber önderliğinde hafif kırık bir çiçeksilik hakim. Bu kısımdan itibaren baharatların da bariz şekilde hissedilmesi sonrası karanlık çiçeklerle örülü bir odunsu halini alıyor. Baharat kullanımı O’Driu Kiss My Ass Basenotes’takine çok benziyor bu kısımda. Çok kullanılabilir bir yapısı yok koklamak bir şey kaybettirmez. Farklı bir tarz çünkü. Denemeye değer.
          Pryn Parfum Le Mimosa: Parfüm ilk sıkıldığında renkli, çekici, lezzetli meyveler eşliğinde yeşilimsi çiçeklerle başlıyor. Katmanlı bir durumdan pek söz edilemez ama orta kısımlar yaklaştıkça meyveler zayıflıyor ve çiçeksilerin hegomonyasında, alttan hafif misk desteğinde bir koku ortaya çıkmaya başlıyor. Meyvelerden armut notasının ön planda olduğu, adı gibi mimoza hakimiyetinde devam eden bir parfüm olarak da kalıyor. Tatlımsı, çiçeksi hoş bir koku. Çok bir şey anlatmadı bana ama temiz kokuları sevenler deneyebilir. Onun dışında ortalama. Denemeye değer mi? Peşine düşülecek kadar değil.

          Deneme Günlüğü #6#da görüşmek üzere. Saygılar...

          Yorum


          • cantona8 İlgimi çeken en az 5-6 parfüm var şimdiye kadar yazdıkların arasında. Bazıları zaten çok daha önceden beri merak edip durduklarım. Senin eve dalıp talan edesim var. Bakalım daha ne tavşanlar çıkaracaksın şapkadan!

            Yorum


            • cantona8
              cantona8 Yorumladı
              Yorumu düzenleme
              Ben yazdikca sen not et abi. Finalde elimde olanlari ben sana topluca gondereyim

          • Deneme Günlüğü #6#

            Olympic Orchids Artisan Perfumes Woodcut:
            Ekşimsi, yeşil ve taze kesilmiş odunsu bir koku başlangıcı var. Giriş olarak oldukça farklı ve etkileyici. Güçlü bir yayılıma sahip. Orta kısımlar da dâhil uzun süre bu hafif "mayhoş havadaki taze kesilmiş odun" teması devam ediyor. Pek benzerini koklamadığım bir türde. Orta kısımlardan itibaren bu gövdeye bir tatlılık yerleşmeye başlıyor ve gittikçe de güçlü şekilde kendini hissettirmeye başlıyor. Elbisede performansı ve özellikle kalıcılığı çok yüksek. Odunsular, bu kısımdan itibaren fazlaca tatlımsı bir havada geliyor ve yeşil temadan eser kalmıyor. Katmanlı davranışı benim için olumlu. Finalde ise oak ve sedire eşlik eden lezzetli hatta burme işi sayılabilecek bir karamel ile tatlı odunsu havayla son buluyor. Bence baştan sona uyumlu ve geçişli yapısı ile bunlara bir de kullanılan materyallerin üst seviye oluşu eklenince beş yıldızlık bir çalışma ortaya çıkmış. Kesinlikle indie parfümlere merak salan parfüm severlerin denemesi gerekir. Odunsu klasmanda koku güzelliği ile birlikte kesinlikle kullanılabilir de bir parfüm ortaya çıkmış.

            Mona di Orio Les Nombres d'Or Vetyver: Tatlımsı tütsüvari bir vetiver açılışı var. Olgun bir greyfurt dokunuşu mevcut bu kısımda. Öyle çok parlak bir citrus havasında değil Terre d'Hermes gibi. Hafif köksü bir vetiver algısı oluşturuyor bu kısımlardan sonra. Her daim yumuşak ve rahat bir yapısı var. Kasvet veya köksülükten sebep beklenen karanlık veya tozlu hava hiç yok. Bu kısmı veren yapı muhtemelen kullanılan kaliteli bir paçuli. Orta kısımlardaki hissiyat yumuşak, çok az tatlı, aromatik bir vetiver. Biraz yeşil etkisi de var gibi. Sultan Vetiver'de olan yeşil katman gibi. Parfüm son kısımlara doğru bence tamamen aromatik bir vetiver olarak kalıyor. Bu klasmanda bence en kullanılabilir ve en seviyeli, en olgun vetiver parfümü! Benzeri var mı bilmiyorum ama elimin altında her daim olmasını isteyeceğim üç vetiver parfümünden birisi kesinlikle Mona Vetyver olur. Çok keyifli, konforlu bir koku. Dingin, sakin, rahat... En sevdiğim kısmı da son kısım oldu. Bu kısımda nispeten biraz daha pudramsı bir yumuşaklık yerleşti ve vetiver kategorisinde 10 üzerinden 10 dedirtti. Denemeye değer mi? Sizce?

            Lush Breath of God: Farklı bir tarz aromatik odunsu. Aromatik kısmı tamamen meyve tabanlı. Çok seviyeli bir gül de eşlik ediyor ve farklı bir hava katmış. Gül, meşe yosunu, ölmez otu, castoreum gibi notaların tam yerinde ve kararında kullanılması, o parfümü rezil etmek ile vezir etmek arasındaki ince çizgiyi belirliyor. Bu parfümde de tıpkı bunun gibi bir durum söz konusu. Açılışı tatlımsı ama bulanık olmayan, temiz olmasa da çok kirli de olmayan meyvelerle gerçekleşiyor. İçeriğini araştırdığımda ardıç, amalfi limonu, greyfurt ve kavun gördüm ve gördüğüme hiç de şaşırmadım. Bence burada en önemli ve toparlayıcı nota, farklılık yaratan nota kavun. Başta biraz ön yargı oluşturabilir ama dengeli ve kararında kullanıldığında kavun notasının da belirleyici bir özelliğe sahip olabileceğine güzel bir örnek Breath of God. Orta kısımlardan itibaren tamamen odunsu bir gövdeye yerleşen aromatik akorların el ele, kol kola parfümü sonlandırdığını gözlemledim. Odunsu kısımlarda vetiverin ağırlığı çok net hissedilmiyor. Yani net bir vetiver yorumu diyemeyiz. Sedir ve sandal ağacının bunda etkisinin çok büyük olduğu aşikar. Kalıcılığı tende de elbisede de gayet iyi. Denemeye kesinlikle değer.

            Annick Goutal Duel: Bir aromatik odunsu parfüm daha... Ama çok fazla aromatik. Yeşil ve bol citruslu gibi bir havası var ve inanılmaz pozitif. Ama içerisinde citrus açıklanmamış yanılmıyorsam. Portakal yaprağının yanında sanki portakal çiçeği de varmış gibi. Ama en güzeli ve parfüme bu pozitif havanın yanında bir kimlik kazandıran ana nota çay notası olmuş. Mate denen bir çay türü ve ham halini bilmiyorum. Bildiğimiz çay notası ile benzer fakat daha erkeksi bir havası var. Bu notayı daha detaylı bilen arkadaşlar yorum bırakabilirler. İçerik olarak her ne kadar deri ve misk belirtilmiş olsa da, misk kesinlikle yapaylık hissi uyandırmayacak kadar temiz, deri ise tıpkı Mancera Black Gold'daki gibi gerilerde ve destek elemanı olarak kalmış. Keşke daha performanslı olsaymış... İlk sıkıldığı andan itibaren oluşturduğu muazzam pozitif hava sayesinde canınız sıkıldıkça bile fısır fısır kullanabileceğiniz bir parfüm. Kesinlikle iyi hissettirecektir. Kapanışı ise tatlımsı bir yeşil tonla yapıyor. Hala pozitif. Yineliyorum... Keşke daha performanslı olsaymış. Çabuk tene yaklaşıyor. Bu yüzden elbisede kullanmak daha fazla performans almaya yarayabilir. Bu tarz kokuları sevenlerin elinin altında bulunması gereken bir parfüm bence. Çok özgün olduğunu söyleyemem ama yaşattığı hissiyat çoğu akrabasından ileri kalitede. Denenmeli.

            Olympic Orchids Artisan Perfumes Blackbird: Baştan sona blackberry etkisinde bir indie çalışma. Çokça lezzetli ve parfümün olayı derinliklerinde saklı. Performansı üst düzey ama kullanılabilir bir parfüm değil bana göre. Aromatik odunsu olmaktan ziyade, odunsu aromatik olmayı seçmiş bir çalışma. Çünkü blackberry o kadar hakim ki parfüme, yan elemanlar bir geliyor , bir gidiyor, değişiyor gibi. Ya da algı farkı. Orta kısımlardan itibaren odunsuların yerini yavaş yavaş misk devralmaya başlıyor. Benim pek sevemediğim bir misk yapısı bu. Blackberry notasını güçlendirmek için koyulmuş sanırım. Pek benzerini koklamadığım "konsept" bir çalışma. Kokuyu beğenenler günlük kullanımda tercih edecektir. Bana fazla tatlı ve baygınlık verici çalışmalara göre bir nebze daha karakteristik geldi. Benlik değil ama ara sıra koklaması zevkli. O yüzden küçük bir miktar dekant tutuyorum. Denemeye değer fakat fazlaca tematik olduğundan şişeli edinme kısmında kesinlikle denenmeden alınmamalı.

            Roja Dove Reckless: Çok parlak ve bir o kadar da olgun bir başlangıcı var. Olgun citruslar, çiçeksi yeşiller, odunsular... İçerik olarak çok zengin ve tek tek notaları algılayacak kadar iyi burna sahip değilim. Ama verdiği hissiyat nedeniyle en sevdiğim Roja Dove parfümlerinden birisi. Odunsu hissiyat, parfümün orta kısımlarında hafif tatlılıkla birlikte şipre gibi bir hal almaya başlıyor. Üst notalar uçtukça kakule hissedilmeye başlıyor. Özellikle de saf halini kokladıktan sonra kakule notası barındıran parfümlere karşı bir ilgim oluşmuştu. Orta kısımlar bu şekilde geçildikten sonra ise cypress, kakule ve tarçın net hissedilmeye başlıyor. Bu üçlüye oldukça derin bir yapı eşlik ediyor ve bana göre bu derinlik de parfümü doyurmaya yetiyor. Bu kısımda ise benim burnumun yettiği kadarıyla tatlımsı baharatlar ve yumuşak erkeksi çiçeksi yeşiller var. Bana bir çok notanın bir araya getirilmiş olduğu Reckless, ön yargıma rağmen uyumsuz gelmemişti. Performansı da fena değil. O paraları hak eder mi diye tartışmaya girmeyeceğim ama hali vakti yerinde olanlar için koleksiyonlarında olması gereken bir parfüm bence. Roja parfümleri ile ilgili; Çok güzel fiyatlara bulursanız alın, deneme şansınız olursa kesinlikle deneyin, bulamazsanız da kendinizi paralamayın (yüksek fiyatları sebebiyle) diyerek topu ortaya atıp kaçıyorum.

            Slumberhouse New Sibet: Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Tam bir indie parfüm ve bir baş yapıt. Açılışı, kapanışı, yok efenim bilmem nesi falan çok detaylı anlatmayacağım. Kokladığım en özgün, en kaliteli "deri" temasına sahip çalışmalardan birisi. İlk başları daha keskin ve hayvansal, sonrasında ferah deri ve kumaşımsı, ilerledikçe kumaş havası yün içlik havasına dönüşüyor ve sıcacık bir hal alıyor. Son demleri ise karanfilin biraz daha hissedildiği, sağlam bir deri efekti ile kapanıyor. Katmanlı davranan bir yapıya sahip. Kendini sevdirirse vazgeçilemeyecek bir parfüm olabilir. Tematik bir çalışma olduğunu da belirtmemde fayda var. Genel beğeni kısmı parfümün neredeyse orta-alt kısımlarında yer alıyor. Ben parfüm severim, bu işe meraklıyım diyen herkesin yolu New Sibet'ten geçmeli. Denemeye değmez mi?

            Deneme Günlüğü #7#de görüşmek üzere. Saygılar...
            Son Düzenleme cantona8; 27-06-18, 10:02. Tarafından yapıldı.

            Yorum


            • Herod
              Herod Yorumladı
              Yorumu düzenleme
              Kaptanın seyir defteri gibi olmuş valla tebrikler kardeşim

            • cantona8
              cantona8 Yorumladı
              Yorumu düzenleme
              Daha çok paylaşım yapacağım Hakan abi. Fırsat buldukça yazıyorum deniyorum. Bunu bir boyun borcu biliyorum kendime. Forumlar sayesinde parfüm hobisi anlamında kendime çok şey kattım. Bunları naçizane paylaşma vaktidir artık

            • Herod
              Herod Yorumladı
              Yorumu düzenleme
              Seni alkışlıyorum

          • gucci guilty

            Yorum


            • Jacques Fath – Vers Le Sud: Akdeniz’de bir plajda hissetmek isteyenler için işte karşınızda tam da o havayı bulacağınız parfüm. Açılışından kapanışına kadar deniz sularını andıran tuzlu bir sucul akor ve ferah kremsi bir limon ile açılışını yapmakta. İncir yaprağı biraz topraksı yosunsu bir hissiyat yaratmakta ve hafif bir tatlılık ile yayılımını sürdürmekte. Özgün bir çalışma mı? Kesinlikle evet. Cecile Zarokian’dan kopya çekmesi de beklenemezdi zaten. Yaz için düşünürseniz kesinlikle deniz kenarı kokunuz olacaktır. En azından benim için öyle olacak.

              Hanae Mori – HiM: Açılışı tarçın ve amber ile yapmakta. Sonrasında eklenen çiçeksi otsu notalar ile bana biraz kolayı andırır bir hissiyat yarattı. Sentetiklik hissi yüksek geldi. Tarçının normalde sıcak bir koku sunması gerekirken çok enteresan şekilde metalik bir hissiyata sahip belki sentetiklikten dolayı olabilir. Hafif dip notalara doğru yeşil zeytin hissiyatı da yaratmadı değil bende. Kısaca açılışı metaliksi soğuk tarçın amber iken orta ve dip notalar bitkisel ve soğuk yeşil notalardan oluşuyor. Pek sevmedim.

              Yorum


              • cantona8
                cantona8 Yorumladı
                Yorumu düzenleme
                Vers le Sud... O bir Zarokian

              • Azzura
                Azzura Yorumladı
                Yorumu düzenleme
                Kesinlikle

            • Deneme Günlüğü #7#

              Paco Rabanne Sport de Paco Rabanne (Vintage): Parfüm aromatik fujer olarak sınıflandırılmış ama bence aromatik odunsu tanımı daha uygun gibi. Açılışından itibaren fazlaca pozitif bir citrus topluluğu hakim. Odunsu bir gövde üzerine kurulmuş durumda. Orta kısımlar yaklaştıkça bu odunsuluk daha fazla ön plana yerleşiyor. Hafif ve tatlı baharatlar ile sandal ağacı yumuşaklığı da hissediliyor. Parfüm büyük kısmını citruslu odunsu olarak geçiriyor ve son evrelerinde iyice sandal ve kuru-tatlı bir paçuli ile daha geri planda citruslar ile kapanıyor. Kokusu kendi çağına göre kuşkusuz iyilerden olabilir ama günümüz niş parfüm severlerin peşinde olacağı bir vintage değil. Ama en önemli nokta ve hakkını yedirmemem gereken nokta şu ki, uygun fiyatlı ve hafif maskülen yazlık peşinde olan arkadaşlar designer seviyesinde dekant veya şişeli bulurlarsa şans verebilirler. Az da olsa yapaylık geliyor ama eminim şimdi bu koku tekrar yapılsa daha yapay olur? Kokusuna burun kıvıracak pek kişi yoktur. 6/10

              Weil Antilope (Vintage): Bolca limoni ve beyaz çiçekler ile pudramsı bir aldehit ile açılıyor. Orta kısımlar da oldukça feminene doğru gidiyor ve çiçeksi aldehitli yapı ön planda. Eski kafa bayan parfümü kesinlikle. Çok fazla benzerinin olduğu kesin. Bu haliyle zaten benim pek de sevmediğim aldehitler ön planda olunca ve pudralı hava hakim olmaya başlayınca, başlarda orta kısımda biraz etkisini gösteren meşeyosunu ve misk iyice sabunsu bir hal alıyor. Benlik değil pek. 5/10

              Weil Kipling (Vintage): Yeşil limon kabuğu, deri, tatlı lavanta ve ardıç ile hafif tatlı-buruk bir hava ile başlıyor. Orta kısımlara biraz daha çam ve geranium ferahlığı hissedilmeye başlıyor. Orta kısımlar nispeten daha aromatik gibi geldi bana. İçeriği sağlam olmuş ve çoğu nota hissedilebiliyor. Bu yönden neredeyse benimle yaşıt olan bu parfüm numunesine bravo. Genel hatlarıyla ferah aromatik bir parfüm. Deri içeriğinden çok bahsedemem ama yumuşak meyveler ile çamsı bir yeşil ferahlık ile bence iş görür. Eski kafa olması tek handikapı ama zaten vintage olan bir parfümden aşağı yukarı beklenecek bir durum. 8/10

              Emanuel Ungaro Pour L'Homme (Vintage): Eski kafa, sağlam bir maskülen fujer. Oldukça yeşil bir başlangıcı var. Tozlu paçuli gibi hava geliyor ama paçuli içermiyor! Orta kısımlara gelirken hafif yumuşak bir geçiş ile pudramsı bir lavanta önderliğinde, yine ferah yeşiller barındıran, biraz buruk ve burun büken (bana paçuli hissiyatı veriyor ısrarla) bir yapısı var. Zor bir parfüm diyebilirim. Böylesine maço bir yeşile denk gelmemiştim. Kirlilik çok ön planda değil ama bazen rahatsız da eden bir damar var. Enteresan bir deneyimdi. Fazlaca eski kokuyor. Hatta eski kilerlerin kokusuna biraz daha yeşil katın. 7/10

              Borsalino for Men (Vintage): Borsalino beni en çok şaşırtan parfümlerden oldu. Vetiver, deri, labdanum, misk, amber, meşe yosunu… Çok güçlü ve tarz olarak ağır notalar. Bunların bir araya gelişi acaba nasıl bir maskülen ortaya çıkarır diye beklerken, açılışındaki yoğun çiçeksiler, lavanta ve sedir, parfümün orta kısımları yaklaştıkça etkilerini pek kaybetmeden gövdeye müthiş dokunuşlar yaparak bu ağır notaları deyim yerindeyse toparlamış, şekle sokmuş. Hafif hissedilen lavanta tatlılığı, biraz karanfil burukluğu, genel olarak çiçeksi-odunsu parfüm hissiyatı veriyor. Temizlik malzemeleri gibi kokuyor ama hiçbir riski yok. Çok özel bir parfüm olmamasının yanında çok rahat ve pozitif bir yapıya sahip olmasıyla “bulununca tercih edilebilecek” güzel bir alternatif vintage. 7/10

              Christian Dior Eau Sauvage Fraicheur Cuir (Vintage): Limon, sedir, deri ve amber üzerine ancak bu kadar güzel bir maskülen yazlık kurulabilirmiş. Limon, gerçekten de ustasının ellerine düştüğünde bir parfümün çehresini, karakterini, havasını inanılmaz değiştirebiliyor. Çoğu parfümde açılış notaları olarak kullanılan ve gelip geçen, uçan bu notayı, sedir ile birlikte çok kırık bir amber tatlılığıyla, aromasını koruyarak, daha çok limon kabuğu hissiyatı ile deriye işlerseniz adı Eau Sauvage Fraicheur Cuir oluyormuş. Gerçekten de yaşasaydı mutlaka şişesiyle saklayacağım bir parfümmüş. Günümüz bu tarz (Fiero gibi) yazlıkları içerisinde kendisine yer bulması çok şaşırtmazdı. Çok özel yanlar arayanlar biraz beklentiyi düşürmeliler. Çok kompleks bir parfümden bahsetmiyorum çünkü. Aksine çok net bir parfümden, bir tarzdan, değerini yitirmeye başlamış bir akımdan bahsediyorum. Bu arada vintage oluşundan ötürü ya da saklama koşullarından ötürü vs performansı ortalama kaldı ki zaten benzeri rakiplerinin de çok üst düzey performansı yok. Deneyin, denettirin. 9/10

              Deneme Günlüğü #8#de görüşmek üzere. Saygılar...
              Son Düzenleme cantona8; 01-07-18, 20:51. Tarafından yapıldı.

              Yorum


              • protectedsugar
                protectedsugar Yorumladı
                Yorumu düzenleme
                Hocam bu günlükleri bence makale kısımlarına almak lazım. Burada kayboluyorlar..ben tesadüfen gördüm.

              • cantona8
                cantona8 Yorumladı
                Yorumu düzenleme
                Günlüklerin gerisini getireceğim için aslında dediğin mantıklı geldi bana da hocam Bir kopyaları bende de saklı nasılsa. Hepsini birleştirir bir şekle sokarım ilerleyen zamanlarda.

              • protectedsugar
                protectedsugar Yorumladı
                Yorumu düzenleme
                ...çok iyi olur..

            • Deneme Günlüğü #8#

              Christian Dior Eau Sauvage (1988-Vintage): Benimle yaşıt olan bu Eau Sauvage örneği, gerçekten de şimdiki versiyonu ile arasındaki koparma noktasında tutuyor. Tabii ki parfümlerin yıllanması, onların içerdikleri notaların güçlerini, yapılarını kısmen ya da tamamen etkiliyor, değiştiriyordur. Ama bu Eau Sauvage’da sanki citruslar daha çekici ve daha doğal. Ben bunu daha çiçeksi buldum ayrıca. Sanki limon türlerinin arasında küçük tatlı-beyaz çiçek dokunuşu varmış gibi. Evet tüm hatları itibariyle vintage havasında bir de. Bir de en büyük şanssızlığı onu, Eau Sauvage Fraicheur Cuir’den sonra denemem oldu sanırım. Çünkü onun epey etkisinde kaldığımı ve artık başka Eau Sauvage’lar beğenemeyeceğimin farkındayım. Yine de temelini limon ve diğer bir türü bergamot üzerine kurulu, meşe yosunu erkeksiliği taşıyan, günümüz Fierogillerinin babası hatta dedesi konumunda. Denemekten bile önce saygıyı hak ediyor bence. Bu, Fraicheur’a göre daha limonlu, o ise buna göre daha yere sağlam basan bir havada ve en önemlisi de “derili”. Sauvage daha soğuk ve serin, Fraicheur ise daha sıcak ve davetkâr. 7/10

              Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve (Vintage): Ne varsa eskilerde var diyerek söze başlayayım. Citrus, aldehit ve kakule ile güçlü, odunsu, tozlu, çok az da kirli bir açılış yapıyor. Orta kısımların haberini, tozluluğa topraksı bir boyut kazandıran paçuli veriyor. Bu kısımda gül akoru da hissediliyor. Ama çok geri planda duruyor. Sadece bir renk oluşturmuş parfümün içerisinde ve ben de buradayım dercesine. Parfümün çok güçlü olduğunu bir kez daha yinelemekle birlikte, orta-alt kısımların artık citruslardan arınmış, sandal ve tonka tatlılığının biraz daha yerleştiği, kakule ve paçuli tozluluğunda/kirliliğinde seyreden, maskülen ve yaş isteyen bir parfüm. Paçuli kullanımı bana yakın zamanlarda denediğim Davidoff Zino’dakini anımsattı. Ama Special Reserve daha baharatlı ve daha sabunsu. Gerçekten de güzel bir parfüm oluşturulmuş. Böylesine ağır abi parfümlerin üretimlerinin durması üzücü. Vintage klasmanda aradığınızda denk gelirseniz mutlaka deneyin. Günümüz koşullarına uymadığını ama 3-5 ml tutup ara sıra “ben bu akşam farklı bir şey istiyorum” dediğinizde bileğinize atacağınız tek fıs ile akşamın rengini değiştirebilir. 7/10

              Giorgio Beverly Hills Giorgio for Men (Vintage): Special Reserve ile neredeyse aynı tür bir başlangıca sahip. Aldehiti daha yoğun algılıyorum bunda. Bu benim için negatif etki yaratıyor. Bence parfümü de maskülen çizgiden uzaklaştırıyor. Orta kısımlarda yine paçuli ön planda ama bence iki parfüm arasındaki en büyük farkı belirleyen nota “kakule (cardamom)”. Saf halini kokladığım için bildiğim bir koku türü olan kakule, Special Reserve’in tabiri caizse yıllanmış kiler gibi kokmasına (hani rutubetli, tozlu, pasaklı bir koku olur ya) neden oluyor ve karakter katan kısım da bana göre orası. O kısmı çıkardıklarında ise daha parlak, daha temiz, daha genele kendini kabul ettirebilir bir çalışma ortaya çıkmış. Bence iki parfümü birbirinden ayıran en önemli ikinci nota ise “bal”. Special Reserve’de tatlılık yok denecek kadar küçükse de, Giorgio for Men’de ise tarçın ile birlikte, tatlı bir gül-bal birlikteliği, paçuliye birazcık hayvansallık katmış. Parfümün taban notalarında misk ve amber olduğunu da söylersek, hayvansallığın sadece bu iki notadan kaynaklanmıyor olduğu gerçeği var. Ama ben en çok bahsettiğim ikisini hissettim. Bu da Special Reserve gibi güçlü bir koku. İki aynı paçulinin, iki ayrı yorumu. Ayrıca son kısımlarda karanfil bariz belirginleşiyor. Ballı, tarçınlı, karanfilli son kısmları da ayrı bir dünya. Vintage gibi vintage. 8/10

              Balenciaga Ho Hang Club (Vintage): Bol yeşilli, limonlu, naneli, haliyle ferah bir başlangıç yapıyor. Paçuli-gül-meşe yosunu-deri-kakule beşlemesiyle Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve’i andırsa da, iki parfümün benzerlik hissi orta-alt kısımlardan sonra tamamen ortadan kalkıyor. Sanırım ardıç ve citruslardan gelen bir tatlılık ile güllü paçuli parfümüne dönüşüyor. Tabii ki tıpa tıp hiçbir parfüm birbirine benzemiyor. Grup olarak türünün belki de bilmem kaçıncı örneğidir ama koku kalite hissiyatı yüksek olduğu için birçok rakibini alt etmeyi başardığı kesin. Nota piramidi de oldukça geniş ve zengin bir içerik sunuyor. Zamanının temiz koku arayanlarına ilaç gibi gelmiştir eminim. Uzun zamandır bu tarz zarif ve aynı zamanda biraz hayvansallık da içeren gül-paçuli birlikteliğine rastlamamıştım. Kesinlikle Special Reserve’dan daha kullanılabilir bir havada. Kasvet yok, boğulma yok. Aksine ferahlık var, konfor var. Special Reserve’den daha çok beğendiğim ve çok daha kullanılabilir bulduğum için 9/10.

              Worth Pour Homme (Vintage): Yeşil yapraklar, lavanta ferahlığı, belirgin çiğ çam yaprağı kokusu ile sağlam bir limon kolonyası başlangıcına sahip. Çok olgun bir başlangıcı var ama. Limon kolonyası derken zihinlerde negatif etki yaratmak istemiyorum. Hafif bir baharatsılık ekleniyor gibi derken parfüm odunsu bir gövde üzerine yerleşmeye başlıyor. Bu kısımlar tamamen aromatik odunsu şeklinde geçiyor. Aromatik kısmın içeriğini ise şunlar dolduruyor; limon ve yaprağı, lavanta, tarçın, sardunya. Pozitif, ferah ama biraz da keskin. Keskinlik, uyumsuzluğa neden oldu bende. Orta kısımlardan itibaren kapanışa kadar lavanta tatlılığında, çamlı, yosunlu yeşil bir koku profiline sahip. Yine eski kafa işler arasında düşünülürse, bana uyumsuz gelen kilise tütsüsü vari keskinliği dışında güzel bir parfüm. Son kısımlar iyice lavanta ve çam birlikteliğinde. Bu kafayı 80li 90lı yıllarda yaşasaydım, şişeli olarak dolabımda saklardım sanırım. 8/10

              Jean-Luis Scherrer (Vintage): Çiğ, sucul ve yemyeşil bir başlangıcı var. Gerçekten de etkileyici. Fathom V’un açılışını biliyorsanız ona yakın diyebilirim. Orta notalardaki beyaz çiçeksiler, başlangıca öylesine güzel bir hava ile katılıyor ki resmen yeşil renkten açık yeşile doğru bir geçiş ortaya çıkıyor. Parfüm derinlere doğru indikçe hafif bir hayvansallık ile indolik bir etki yaratıyor. Sümbülteber ve civet ayırt edilebilecek kadar net gelmedi burnuma ama bu etkiyi yaratan notalar bunlar olsa gerek. Parfümün boyu o kadar uzun ki, alt notalara neredeyse hiç inmiyor. Üst ve orta notaların egemenliğinde, oldukça çiçeksi bir yeşil yapıya sahip olan Scherrer’i, Scherrer 2 kadar kendime yakın bulmasam da piyasaya çıktığı dönemi düşünecek olursak (1979), kendi türünde bir akım başlattığını söylemek çok iddialı olur tabi ama, kendi türünün belki de ilk ve en güzel örneğidir. O zamanların bol aldehitli, pudralı, hayvansallı kadın parfümlerini düşündükçe, Scherrer gerçekten de onlara tarzıyla karşıdan bakmış. Benim yolum ayrı demiş. Baştan sona yeşil ve lüks hissettiren bir parfüm. 9/10

              Deneme Günlüğü #9#da görüşmek üzere. Saygılar...

              Yorum


              • cantona8 harika gidiyorsun. Sayende elimde olan parfümlere tekrar bir göz atma ihtiyacı hissettim. Kalemine sağlık

                Yorum


                • cantona8
                  cantona8 Yorumladı
                  Yorumu düzenleme
                  İlham kaynağı oluşturabildiysem ne mutlu. Split girdi araya biraz yavaşladım ama sorun yok. Elimdeki tüm parfümleri az ve öz anlatmaya çalışacağım. Popüler olsun olmasın
                  Son Düzenleme cantona8; 04-07-18, 01:39. Tarafından yapıldı.

              • Givenchy Gentlemen EDP
                Armani Code Profumo
                Diesel Only the Brave Tattoo
                Dolce Gabbana Light Blue Italian Zest
                Yves Saint Laurent L'homme
                Dior Homme Cologne
                Tom Ford Noir Anthracite
                Bvlgari Man Black Cologne

                Yorum


                • Frank Bocklet Heroes denedim. Performans sorunu yasayanlara duyurulur😃Kıslik bir parfumu yazin denedim, kendimden kactim. Enfes bir performansi var ve interlude sevenler begenecektir.

                  Yorum


                  • Byodorr Interlude'ü severim ama Heroes'u hiç sevemedim. Hele ilk bir saati felaket. Interlude oldukça klas bir parfüm, Heroes'da tahammül sınırlarımın dışına taşan bir bayağılık var. Interlude ile çok ayrı klasmandalar. (Kışın denemiştim)

                    Yorum


                    • cantona8
                      cantona8 Yorumladı
                      Yorumu düzenleme
                      Ben bolca misk aliyorum. Odunsularin icerisinde derinlerden yuzeye vurup cekiliyor. Ve sinirlarimi zorluyor. Begenemedim pek o kismi. Ama odunsu olarak baktigimda ise interlude ile farkli klasmanda olduklari konusuna katiliyorum.

                  • Orjinal yazı sahibi: Medea View Post
                    Byodorr Interlude'ü severim ama Heroes'u hiç sevemedim. Hele ilk bir saati felaket. Interlude oldukça klas bir parfüm, Heroes'da tahammül sınırlarımın dışına taşan bir bayağılık var. Interlude ile çok ayrı klasmandalar. (Kışın denemiştim)
                    Üstad ne diyorsa odur. Mete Hocam iyi ki varsınız.
                    Son Düzenleme Byodorr; 08-07-18, 23:57. Tarafından yapıldı.

                    Yorum

                    İşleniyor...
                    X