Hayat bazen sınar bizi.
En mucize mutluluklara erişebilmek için önce tatsız, hüzünlü ve hiç bitmeyeceğini sandığımız derin acılara salar ki, sabredebilelim ve sabrın ödülü olarak sonsuz huzur ve mutluluğun kıymetini bilelim diye. İşte Sensi böyle bir parfüm..
Açılışında kekremsi, ham, hüzünlü, eksik bir yalnızlık var, yaşamak istemiyorsunuz ama yaşamak zorundasınız tıpkı zor günler gibi..
Mutlu günler gibi mutsuz günler de yaşanmak zorunda bu hayatta.
Açılıştaki ekşi limon ve yalancı akasya kokusu sanki birbirlerini saramamış, yanyana duramamış, birbirlerini tamamlayamamış. Tek başlarına harika olabileceklerken çift olarak birbirlerinin yaşam ışıklarını çalmışlar, ferleri sönmüş, birbirlerini üzmüşler. Bu hüzünlü ve eksik birliktelik, bir süre sabrımızı deniyor. Her mutsuz birliktelik gibi zamanını doldurunca sahneden çekiliyorlar.
Sabredemeyenler kötü/çekilmez yaftasını yapıştırıp güzelliğe erişemeden başka tercihlere yöneliyorlar.. Oysa sabredenler ise..
Doğru vakti geldiğinde asıl başroller olan yasemin ve badem ikilisi doğal ışıltılarıyla elele çıkıyor sahneye nazlı nazlı. Kan ter içinde geçen kötü bir düşten sonra cennette uyanmak gibi.
Ilık bir bahar akşamüstünde rahiyasını tatlı tatlı veren başdöndürücü sade güzelliğinde zarif yasemin çiçeği ve güvendiğiniz, huzur bulduğunuz, kendinden emin, görkemli ama alçakgönüllü, güçlü ama sakin, sütlü ve kremsi badem.. Uzaklardaki tarlalardan rüzgarın getirdiği çok çok hafif başak kokuları..
Bu cennetten hiç çıkmak istemiyorsunuz; çünkü bunun adı gerçek huzur, bunun adı mükemmel iyilik, bunun adı sonsuz aşk, bunun adı saf mutluluk..
İşte bu yüzden beklemeye "değer"..
Ve bu mutluluk gerçekten ömürleri yettiğince sürüyor, çok saatler sonra tatlı tonlarını kaybetmemiş benzin ve gül ağacı ile elele bu dünyadan göçen yaşlı çiftler gibi ayrılıyor teninizden. Mutlu sonla biten bembeyaz bir masal gibi...
İlk edindiğimde uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir parfüm olmadığını düşünmüştüm, hala öyle. Enfes bir kompozisyon, tüm duyuları harekete geçiren, duygudan duyguya sürükleyen bir başyapıt.
Armani'nin (Alberto Morillas ve Harry Fremont'un sihirli ellerinden) parfüm dünyasına hediye ettiği imza eser.
Üretimi sonlandırıldığından elinde olanlar değerini daha çok bilmeli, olur da bulursanız da mutlaka edinilmesini salık verebileceğim bir parfüm.
(Kendi koleksiyonumdan, 50ml-100 ml, discontinued ve evet ikisini de çok zor bulabildim.)
En mucize mutluluklara erişebilmek için önce tatsız, hüzünlü ve hiç bitmeyeceğini sandığımız derin acılara salar ki, sabredebilelim ve sabrın ödülü olarak sonsuz huzur ve mutluluğun kıymetini bilelim diye. İşte Sensi böyle bir parfüm..
Açılışında kekremsi, ham, hüzünlü, eksik bir yalnızlık var, yaşamak istemiyorsunuz ama yaşamak zorundasınız tıpkı zor günler gibi..
Mutlu günler gibi mutsuz günler de yaşanmak zorunda bu hayatta.
Açılıştaki ekşi limon ve yalancı akasya kokusu sanki birbirlerini saramamış, yanyana duramamış, birbirlerini tamamlayamamış. Tek başlarına harika olabileceklerken çift olarak birbirlerinin yaşam ışıklarını çalmışlar, ferleri sönmüş, birbirlerini üzmüşler. Bu hüzünlü ve eksik birliktelik, bir süre sabrımızı deniyor. Her mutsuz birliktelik gibi zamanını doldurunca sahneden çekiliyorlar.
Sabredemeyenler kötü/çekilmez yaftasını yapıştırıp güzelliğe erişemeden başka tercihlere yöneliyorlar.. Oysa sabredenler ise..
Doğru vakti geldiğinde asıl başroller olan yasemin ve badem ikilisi doğal ışıltılarıyla elele çıkıyor sahneye nazlı nazlı. Kan ter içinde geçen kötü bir düşten sonra cennette uyanmak gibi.
Ilık bir bahar akşamüstünde rahiyasını tatlı tatlı veren başdöndürücü sade güzelliğinde zarif yasemin çiçeği ve güvendiğiniz, huzur bulduğunuz, kendinden emin, görkemli ama alçakgönüllü, güçlü ama sakin, sütlü ve kremsi badem.. Uzaklardaki tarlalardan rüzgarın getirdiği çok çok hafif başak kokuları..
Bu cennetten hiç çıkmak istemiyorsunuz; çünkü bunun adı gerçek huzur, bunun adı mükemmel iyilik, bunun adı sonsuz aşk, bunun adı saf mutluluk..
İşte bu yüzden beklemeye "değer"..
Ve bu mutluluk gerçekten ömürleri yettiğince sürüyor, çok saatler sonra tatlı tonlarını kaybetmemiş benzin ve gül ağacı ile elele bu dünyadan göçen yaşlı çiftler gibi ayrılıyor teninizden. Mutlu sonla biten bembeyaz bir masal gibi...
İlk edindiğimde uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir parfüm olmadığını düşünmüştüm, hala öyle. Enfes bir kompozisyon, tüm duyuları harekete geçiren, duygudan duyguya sürükleyen bir başyapıt.
Armani'nin (Alberto Morillas ve Harry Fremont'un sihirli ellerinden) parfüm dünyasına hediye ettiği imza eser.
Üretimi sonlandırıldığından elinde olanlar değerini daha çok bilmeli, olur da bulursanız da mutlaka edinilmesini salık verebileceğim bir parfüm.
(Kendi koleksiyonumdan, 50ml-100 ml, discontinued ve evet ikisini de çok zor bulabildim.)
Yorum