MFK APOM… aşkın portakal olduğu mevsim…
Aylardan nisan Adana sokakları…
Rengarenk, cıvıl cıvıl bir kalabalık insanların yüzlerin de belki de olmak istedikleri veyahut oldukları kişiyi saklamak istedikleri maskeler.
Daha önce bilmediğim bir çiçeğin festivaliymiş meğer…
Evet o namı diğer portakal çiçeği…
Kalabalığı seyredip ilerlerken o anda bir kadınla çarpıştık…hani büyük aşklar kavgayla başlar ya o cinsten…çarpışma esnasında elimde tuttuğum antika eşyalar satan bir dükkandan aldığım tahtadan yapılmış tahminim sedir ağacı Kızılderili totem heykelim ve kadının ellerindeki çiçekler havaya saçıldı, az önce tazelemiş olduğu yüzündeki pudra ve amber rengi elbisesi ile karşımda bana söylenen o kadın…hani dünya durur zaman durur an durur…kadın sert bir giriş yapmış bana söyleniyor ama duymuyorum o anı yaşıyorum…
Saçılan portakal çiçekleri yüzüme sürtünüp yere düşüyor, sıcak bir meltem kadının yüzünde ki pudrayı burnuma üflüyor…
Sonra kadın onu dinlemediğimi sadece ona baktığımı ve o aptal gülümsememi görüyor…gülümsüyor…
Sonra dönüşüm başlıyor…sesler gülüşler konuşmalar müzik sesleri ve o güzel pudralı amber elbiseli portakal çiçekli kadın…
Kendime geldiğim de özür dileyip kendimi ancak kabul ederse bir kahve ısmarlayıp affettirmek istediğimi söylüyorum…kabul ediyor…
Kalabalığın içinden sıyrılıp sakin bir yer arıyorken köşede beton binaya tutunmuş köhne ahşap eski bir kafe karşımıza çıkıyor…
Davetkar olduğu kadar sevimli bir yer, tahta iskemleler tahta duvarlar, eski tablolar, tütsüler…
Mfk Apom başlangıcı bu şekilde önce portakal çiçeği sonra pudramsı amber ve o eski tütsülü ağaç kokusu…
Kahveler gelince festival devam ediyor kadının elinde ki portakal çiçekleri yüzünde ki pudra amber renkli elbisesi oturduğumuz kafenin tütsülü ağaç kokulu ortamı karşılıklı kahkahalar…
Saklı kalmıyor o koku devamlı kalabalığın geçiş töreni gibi sürüyor saatlerce..
Daha sonra adam kafede bulunan boş tahtadan yapılmış hafif tozlu eski bir vazoya portakal çiçeklerini koymayı teklif ediyor…kadın hoş bir tebessümle kabul ediyor.
Şimdi karşılarında natürmort bir tablo gibi duran o muazzam çiçek vazonun için de sıcak meltemin esintisiyle burunlarına esiyor.
Yaklaşık 7-8 saat sonra çiçekler teninize yapışmış gibi bir his algılanıyor kadın ve adam o sıcak muhabbetten dolayı daha da yakınlaşmış gibi tıpkı o vazoda ki çiçeklerin kokusu gibi.
Akşam Adana sokaklarını esir almaya başlıyor kadının yüzünde ki pudra azalmış portakal çiçeklerinin kokusu hafiflemiş kahveler yudumlanmış sohbetin sonuna gelinmiş…
Kadın artık gitmesi gerektiğini adam da bu rüyanın bitmesi gerekmediğini söylüyor…
Telefonlar alınıyor o tatlı veda hüzünlü veda çiçeklerin kokusunun vedası akşamın hoşgeldin edası…
Adam ve kadın son kez bakıyorlar arkalarını dönüp birbirlerine adam portakal çiçeklerini almış kadın ise eski tahtadan yapılmış totemi..
Çiçekleri koklarken kadının yüzündeki pudralar hafif serilmiş.. adama son kez merhaba diyor ve gidiyor….
Mfk Apom…Aşkın portakal olduğu mevsim…
Portakal çiçeği…sedir ağacı…amber
Tende hikayede ki gibi 8-10 saat sürüyor
İlk birkaç saat serseri mayın gibi saldırgan sonra dingin bir akıntı..
Birbirimizle konuşmamız yasakken gözlerimizle sevdik birbirimizi. Birbirimize bakmamız yasakken ruhlarımız okşadı gönüllerimizi.
Bizi o büyük savaştan tek bir şey galip çıkarabilirdi, daha biz minicikken yeşeren aşkımız.
O da adını sonsuzluğundan almıştı.
Hayatta kalmak için toprağına tutunan, adı gibi sonsuzluk kokan portakal çiçeği.
Yorum