Nishanenin kurucuları Murat Katran ve Mert Güzel ile geçtiğimiz aylarda oturup uzun uzun sohbet ettik. Yaklaşık dört saatlik bir muhabbetten akılda kalanları ve yazmam gerekenleri sizinle paylaşacağım.
Nishane markasını yaratma fikri aklınıza nasıl geldi?
M.K: Mert ile daha önceden bir tanışıklığımız yoktu. Bir arkadaş ortamında karşılaştık.Muhabbet parfümlerden filan açılmıştı.Uzun uzun kendi deneyimlerimizi aktardık birbirimize. Türkiye'de bu yönde çok büyük bir eksiklik olduğunu ve hiç niş marka olmadığından uzun uzun birbirimize dert yandık. Sonradan farkına vardık ki aslında biz birbirimizin tamamlayacağı bir bütünüz. Ve ikimizde bu işe hevesliyiz.Aradan çok zaman geçmeden marka çalışmalarımıza başladık zaten. Ve bugünkü Nishane'yi yarattık.
Bir Türk niş marka olmanızla ilgili ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz? Türkiyede niş parfümcülük size göre şu anda nerede?
M.G: Aslında en muzdarip olduğumuz konu bu konu. Markamızı geliştirirken biz özellikle Türkiye'ye ve Türk kültürüne göndermede bulunduk. Çünkü biz bir Türk markasıyız ve Türkiye'nin ilk niş parfüm eviyiz, bir anlamda bu işin bayrak taşıyıcısıyız. Ama Türkiyede'ki mağazalarda Nishane isminin bir Türk markası olduğunu duyunca direkt olarak önyargıyla bakan ve "Türkiye'den parfüm mü çıkar?" diyen veya beğendiği bir parfüm olsa bile Türk markası olduğumuzu duyunca o parfümü almaktan vazgeçen bir kitle vardı. Neyseki artık Nishane markasının ne kadar da sağlam ve kaliteli bir marka olduğunu hemen hemen herkes gördü.Bütün parfümlerimize şu anda çok büyük bir ilgi var. Özellikle Avrupa pazarına girdiğimiz ilk günlerde de bu önyargılar bir hayli fazlaydı. Neyseki güzel geri dönüşlerle önyargıların hepsini kırdık. Artık yeni parfümlerimizi sabırsızlıkla bekleyen bir kesim var. Hatta yurtdışındaki sitelerde forumlarda ve bloglarda parfümlerimizle ilgili fan sayfaları bile mevcut. Mesela Polonya'da Sultan Vetiver isimli parfümüze açılmış bir fan klubu sayfası ve bir çok üyesi var yakın zamanda bizimle buluşmayı arzu ediyorlar. Bu tür oluşumlar ve geri dönüşler bize çok büyük bir keyif veriyor.
Sizin bu işe ilk başladığınızda oluşturmuş olduğunuz bir koleksiyon serisi vardı onları artık görmüyoruz ne oldu onlara?
M.K: Evet bahsettiğiniz seri Cologne Parfume serisi. O bizim aslında İtalyada her yıl mart ayında düzenlenen parfüm fuarında yer elde edebilmemiz için acelece geliştirdiğimiz ve jüriye sunduğumuz bir koleksiyondu. Çünkü fuara katılabilmek için elinizde kreasyonunuzun olması gerekiyor.Bizim ana koleksiyonumuz hazır olmadığı için Cologne serisi ile jüri karşısına çıktık. Neyseki jüri onayından geçerek fuarda kendimize yer bulduk ve fuar zamanına kadar gerçek koleksiyonumuzu tamamladık. O serinin yinede bizim içimizde ayrı bir yeri var.
İlk serileriniz olan Blossom Collection, Miniature Art, Signature Collection serilerinde bulunan parfümlerin isimleri nerden geldi aklınıza?
M.K :Aslında sektörde çok yeni olduğumuz ve parfümlerimizin hiç bilinmiyor olmasından dolayı hem mağazalarda satış yapan satış yetkililerin hemde alım yapmak isteyen müşterilerin işini kolaylaştırmak için yapmış olduğumuz bir isimlendirme çalışmasıydı. Misal olarak müşteri satış danışmanına vetiverli bir parfüm sorduğunda satış yetkilisi Sultan vetiveri çıkarıp sunabilir veya Süet ve safranlı bir parfüm istediğinde Sueda at Safran ı sunabilir. Yeni çıkmış olan bir markanın yeni parfümlerinin içeriğini kimse aklında tutamayacağından biz içerikleri hakkında bilgileri isimlendirme de kullanarak işi kolaylaştırdık. Ama artık bu gibi bir sorunumuz olmuyor.Daha parfümümüz piyasaya çıkmadan tanıtımı yapıldığında içeriklerini herkes ezbere biliyor ve çıkar çıkmaz da alımını yapıyorlar. Bu yüzden bizde artık Türkçe isimler kullanmaktan çekinmiyoruz ve bundan sonraki gelecek olan parfümler Türkçe isimlerle gelecek.
Bundan sonraki parfümler demişken yeni müjdeli haberler varmı çalışmalar başladı mı?
M.K: Bizde çalışmalar hiç bitmez her yıl Mart ayındaki İtalya parfüm fuarına yeni parfümlerimizle katılmayı planlıyoruz.
Yani mart ayı Nishane nin yeni parfümlerini tanıtma ayı diyebilirmiyiz?
(Gülerek) Elbette.
Parfümlerinizi tasarlarken belli bir parfümü yapıp mı isimlendirme yapıyorsunuz yoksa kompozisyonu belirleyip o şekilde mi parfüm tasarlatıyorsunuz. Çünkü bu konuda Hacivat, Karagöz, Zenne üçlemesinden kullanıcılar tarafından kompozisyon ve isimlendirme anlamında bir şikayet söz konusu.
M.K: Biz bir kompozisyon üzerinde çalışma yaparak parfüm tasarlaması yapıyoruz. Mesela Hacivat bilgilidir nerde ne konuşacağını bilir. Karagöze oranla daha oturaklı daha beyefendi bir yapısı vardır. Bu yüzden Hacivat kokusu bu elegantlığı bu beyefendiliği temsil eder. Karagöz ise bağırtkan çığırtkandır. Herşeye bağıra bağıra anlatır. Hacivatı sindirmeye çalışır. Hatta kavgacıdır arada sırada Hacivata vurur. Bu yüzden onun kokusu daha yoğundur burna atılan bir yumruk gibidir. Zenne gölge oyununda zarif bir kadındır. Dişiliği sembolize eder bu yüzden kokusu zariftir. Kullanıcılar birde bu şekliyle baksınlar kompozisyona ne dediğimi anlayacaklardır.
Parfümlerinizi sürekli olarak parfümör Jorge Lee ye yaptırıyorsunuz bunun bir nedeni var mı?
M.G: Jorge uzun yıllardır İstanbul da yaşayan ve artık burasının kültürünü öğrenmiş ve bizim dilimizden anlayan bir parfümör. İçimizden biri adeta ve çok başarılı. En önemlisi bizim ne istediğimizi biliyor. Ona bir kompozisyon söylüyoruz yapıyor mesela beğenmedik,tekrar yapıyor.Şurası şöyle olsa, böyle olsa filan diyoruz, tekrar tekrar yapıyor (gülerek) yani naz çekmesini de iyi biliyor. Çok da uyumlu çalışıyoruz.Zaten beğenilen parfümler hep bu uyumlu çalışmanın göstergesi.
Peki parfüm oluşturduğunuz zaman en son kararı kim veriyor.
MK : Ben çok çabuk seviyorum hemen off bu parfüm efsane olur diyorum. Mert'in burnu bu konuda çok daha iyi benden ve parfüm konusunda daha bilgili. O hemen araya giriyor bunun şusu fazla olmuş şu kısmı daha iyi olabilir burası çok köşeli filan demeye başlıyor. Mert daha zor beğeniyor. Bu sırada Mert araya giriyor Gülerek kısacası ben bu parfüm tamam dediğimde o parfüm olmuş oluyor. Ama son karar ikimizin ortak kararı oluyor.
Peki sormak doğru olurmu bilmiyorum ama en çok sattığınız parfüm hangisi? Maliyeti size en yüksek olan parfüm hangisi?
Tabiki hiç bir mahrusu yok en çok satılan parfümümüzü sen tahmin et diyor. Ben hiç düşünmeden Fan Your Flames diyorum. "Hayır" cevabı geliyor. Başka tahmin et diyor, ben başlıyorum saymaya. Suede at Safran, Sultan vetiver, Afrika Olifant, Munegu ama hepsine hayır cevabı alıyorum. Ve karşılığında aldığım cevap ise beni tam ters köşe yapıyor. Şu ana kadar en çok satılan parfümümüz Tuberoza...
M.K: En çok maliyeti olan ve hatta distribütöre verdiğimiz zaman maliyetini karşılamayan parfüm ise Rosa Turca çünkü bu parfümde ısparta gülünün esansını kullanıyoruz. Maliyeti yüksek olan bir diğer parfümümüz ise Sultan vetiver bu parfüm de ise sadece Sri Lanka da yetişen ve yılda sadece 5 lt elde edilebilen özel bir esans kullanıyoruz. Hatta bu esansın hepsini biz alıyoruz.
Peki o zaman ikinci en fazla satılan parfüm Fan Your Flames tir o zaman diyorum. Cevap yine şaşırtıcı ikincisi ise Hundred Silent Ways. Ben yine şok. Kısacası en fazla satılan parfümleri bayana daha yakın olan parfümler burdan da bayan müşterilerin Nishaneye olan ilgisini anlayabiliriz. Aradan bir ekleme ve tahmin geliyor.Yakında Hacivat'ın en çok satılan parfüm olması kuvvetle muhtemel. En azından şu andaki satış rakamları ve siparişler bize bunu gösteriyor. İlgi oldukça fazla.
Daha önceden deneysel dediğimiz parfümlerinizle adınızdan söz ettirdiniz son sıralarda çıkarttığınız parfümlerde ise daha fazla genele hitap söz konusu.Bunun nedeni nedir?
M.K: Mesela adından en fazla söz edilen ve internette en fazla yorumu yapılan parfümümüz Afrika Olifant ama satış rakamları aynı paralelde değil. Bunun nedeni bir şişe alan bir kişi ikinciyi şişeyi almaya gerek duymuyor.Çünkü o özel ve koleksiyonluk bir parfüm. Ama Hacivat gibi bir parfümü günlük hayatın her anında kullanabileceğiniz için eğer kullanan da beğendiyse ve olumlu geri dönüş aldıysa, şişe bittikçe yenisini alması çok daha olası. Biz de sonuçta satış yaparak ayakta durabiliriz. Ama bu demek değildirki artık deneysel bazlı kokular üretmeyeceğiz. Yine adından söz ettirecek koleksiyonluk parfümlerde ilerleyen zamanlarda nişsever kesimle buluşacak.
"Bu sırada bir eleştiride bulunmak istiyorum" diyorum. Koleksiyonunuzda koyu kıvamlı sert bir amber ve yine sert bir deri parfümü yok. İlerleyen zamanlarda sizden bu parfümleri de beklesek nasıl olur?
M.G Aslında Ambra calabria ile Amber temalı ve Suede at Safran ile de deri temalı bir parfümümüz var ama ben senin ne demek istediğini çok iyi anladım. Bu konuda yapıcı bir eleştiri getirdiğin için teşekkür ederiz. Bu konuyuda değerlendireceğiz mutlaka.
Parfüm sektöründe son sıralar oldukça fazla reformüle söz konusu siz hiç parfümlerinizde reförmüle yapmayı düşünüyor musunuz?
M.G Kesinlikle hayır. Bizim parfümlerimiz ilk çıktığında nasıl ise piyasadan kalkana kadar da aynı kalacak. Kesinlikle bir reformüle söz konusu olmayacak. Reförmüle yapacağımıza piyasadan kaldırırız. Bunun garantisini tüm Nishaneyi takip edenlere verebilirim.
Bu sektörde aklınızda kalan en güzel anınız nedir?
İtalya da ki fuarda biz kendi standımızda oturup beklerken, uzaktaki standların önünde büyük bir kalabalık vardı. Biz oraya bakarken o kalabalık bize doğru yaklaşmaya başladı. O kalabalığın tam ortasında bir adam etrafını saran hayranlarının arasından bizim standa yaklaştı ve bütün fuarda sizi aradım sırf sizin için geldim dedi. O adam Luca Turin idi. Hatta kendi blogunda da bu konudan bahsetmişti. Fuarda herkes benim peşimdeydi. Ben ise Türk markası Nishanenin peşindeydim diye...
Akılda kalanların hepsini yazmaya çalıştım. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.
Yorum