Tweet
Arkadaşlar benim içeriğine bakarak yine kör alış yaptığım ve şans eseri bir kez daha pişman olmadığım bir parfümü acizane dilim döndüğünce merak eden arkadaşlara yorumlamak istiyorum.
Daha önce Atkınson'dan save the king'i kullanmıştım ama bayık bir tatlılık olduğu için bu firmaya karşı biraz ön yargım oluşmuştu ki Allahtan British bouquet bunu yenmeme yardımcı oldu.
Öncelikle şunu söylemeliyim, parfümümüz ilkbahar - yaz başlangıcı dönemlerinde kullanılabilecek bir eser, tabi bütün kokularda olduğu gibi bunda da aşırı sıcaklarda kokunun etkisinin ve renginin bozulacağına inanıyorum,günlük kullanıma kanımca uygun değil çünkü bir parça ortam ve kıyafet ister.Yazlık bir parfüm olduğu için sizi canlandıracak, böyle ruhunuzu coşturup size canlılık verecek bir koku olduğunu düşünüyorsanız aldanırsınız çünkü bu koku resmen ağırbaşlı, ciddi, hatta melankolik bir havaya sahip.Adının hakkını veriyor, eski dönem Norman istilasından sonraki ağır matem havalarını andırıyor desem abartmış olmam.
Gelelim kokunun içeriğine. Parfüm genel olarak hareketli diyebiliriz. Açılışında ben baskın bir portakal algıladım ama bu Terre den bildiğimiz ferah bir portakal değil, aksine acımtırak bir portakal kabuğu tadında.Portakalın ardından biraz daha koklayınca limonun saklandığını hissedebiliyorsunuz. Bu limon bana kısmen New york intense dekini anımsattı nedense.Parfünüm açılışını limon ve portakal fifti fifti kırışıyorlar aralarında, belirgin bir hakimiyet yok tabi bu durum kısa sürüyor zira lavanta ve citrus hemen duruma el koyup bu parfümün bel kemiği olduklarını ispatlamak istercesine despotça bir tavırla duruma el koyuyorlar.Bu kısım uzun bir süre devam etmekte. Parfüm ilk sıkıldığında burun tırmalayıcı gibi gelse de,İngiliz atı gibi zaman geçtikçe hoyratlığını kaybediyor.Orta notalardan itibaren acılık ve geniz yakıcı koku geriliyor ve bu kez beyaz çiçekler sahneyi alıyor. İşte bu nokta en sevdiğim kısımlardan biri diyebilirim çünkü lavantanın sertliğini bu kez beyaz çiçeklerin o kadifemsi pudramsı hoş saflığı devralıyor.Parfüm teninizde renkten renge girmese de mesela bir Zegna Floratine iris teki gibi dümdüz de ilerlemiyor..Tende biraz daha pudramsı-kremsi bir durumdayken ,kıyafetinizde yukarda değindiğim acılık her daim kendini hissettiriyor.
Gelelim birçoğumuzun dikkat ettiği performans meselesine: Kalıcılığı gerçekten tatmin edici,ama bir Yunan görmüş bir İzmir Efesi edasıyla ortalığa atmıyor kendini. Dediğim gibi ağırbaşlı efendi bir parfüm. Böyle dedimse aklınıza kayın validesiyle arasını hoş tutmaya çalışan bir iç güveysi gelmesin,yeterince ben burdayım diyor.Yazlık bir parfümden bekleneni yerine getirebiliyor. Tam bir unisex olmuş bence, hatta bazı koklattığım kişiler biraz feminen tarafa yakın duruyor da dediler. Fakat ben çok da kadınsı bulmadım açıkçası.
Sözün özü,eğer lavanta sever biriyseniz,beyaz çiçek kokularından hoşlanıyorsanız bunu mutlaka deneyin derim. Kör alışa uygun olabilir,zira ben olumlu tepkiler aldım.Ama tamamen maço parfümlerle aranız iyiyse uzak durun çünkü fiyatı çok da makul sayılmaz..
Daha önce Atkınson'dan save the king'i kullanmıştım ama bayık bir tatlılık olduğu için bu firmaya karşı biraz ön yargım oluşmuştu ki Allahtan British bouquet bunu yenmeme yardımcı oldu.
Öncelikle şunu söylemeliyim, parfümümüz ilkbahar - yaz başlangıcı dönemlerinde kullanılabilecek bir eser, tabi bütün kokularda olduğu gibi bunda da aşırı sıcaklarda kokunun etkisinin ve renginin bozulacağına inanıyorum,günlük kullanıma kanımca uygun değil çünkü bir parça ortam ve kıyafet ister.Yazlık bir parfüm olduğu için sizi canlandıracak, böyle ruhunuzu coşturup size canlılık verecek bir koku olduğunu düşünüyorsanız aldanırsınız çünkü bu koku resmen ağırbaşlı, ciddi, hatta melankolik bir havaya sahip.Adının hakkını veriyor, eski dönem Norman istilasından sonraki ağır matem havalarını andırıyor desem abartmış olmam.
Gelelim kokunun içeriğine. Parfüm genel olarak hareketli diyebiliriz. Açılışında ben baskın bir portakal algıladım ama bu Terre den bildiğimiz ferah bir portakal değil, aksine acımtırak bir portakal kabuğu tadında.Portakalın ardından biraz daha koklayınca limonun saklandığını hissedebiliyorsunuz. Bu limon bana kısmen New york intense dekini anımsattı nedense.Parfünüm açılışını limon ve portakal fifti fifti kırışıyorlar aralarında, belirgin bir hakimiyet yok tabi bu durum kısa sürüyor zira lavanta ve citrus hemen duruma el koyup bu parfümün bel kemiği olduklarını ispatlamak istercesine despotça bir tavırla duruma el koyuyorlar.Bu kısım uzun bir süre devam etmekte. Parfüm ilk sıkıldığında burun tırmalayıcı gibi gelse de,İngiliz atı gibi zaman geçtikçe hoyratlığını kaybediyor.Orta notalardan itibaren acılık ve geniz yakıcı koku geriliyor ve bu kez beyaz çiçekler sahneyi alıyor. İşte bu nokta en sevdiğim kısımlardan biri diyebilirim çünkü lavantanın sertliğini bu kez beyaz çiçeklerin o kadifemsi pudramsı hoş saflığı devralıyor.Parfüm teninizde renkten renge girmese de mesela bir Zegna Floratine iris teki gibi dümdüz de ilerlemiyor..Tende biraz daha pudramsı-kremsi bir durumdayken ,kıyafetinizde yukarda değindiğim acılık her daim kendini hissettiriyor.
Gelelim birçoğumuzun dikkat ettiği performans meselesine: Kalıcılığı gerçekten tatmin edici,ama bir Yunan görmüş bir İzmir Efesi edasıyla ortalığa atmıyor kendini. Dediğim gibi ağırbaşlı efendi bir parfüm. Böyle dedimse aklınıza kayın validesiyle arasını hoş tutmaya çalışan bir iç güveysi gelmesin,yeterince ben burdayım diyor.Yazlık bir parfümden bekleneni yerine getirebiliyor. Tam bir unisex olmuş bence, hatta bazı koklattığım kişiler biraz feminen tarafa yakın duruyor da dediler. Fakat ben çok da kadınsı bulmadım açıkçası.
Sözün özü,eğer lavanta sever biriyseniz,beyaz çiçek kokularından hoşlanıyorsanız bunu mutlaka deneyin derim. Kör alışa uygun olabilir,zira ben olumlu tepkiler aldım.Ama tamamen maço parfümlerle aranız iyiyse uzak durun çünkü fiyatı çok da makul sayılmaz..
Yorum